31 Mart 2016 Perşembe

Zenci Defteri- Lawrence Hill

Tanıtım


Kitabın adı: Zenci Defteri
Orjinal adı: The Book Of Negroes
Yazarın adı: Lawrence Hill
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Eylül 2015
Alınan tarih: 13 Kasım 2015
Sayfa: 528
Fiyatı: 32₺
Puanım: 8/10


Arka kapak:

Kayıp ve ayrılıklarla dolu bir cesaret ve mücadele öyküsü olan Zenci Defteri, gördüğü bütün baskı ve zulümler karşısında dik durmayı ve hayatta kalmayı başaran Afrikalı bir kadının,
Aminata Diallo’nun sıradışı yolculuğunu anlatıyor.

“Bu sayfaları okuyacak olanlara bir uyarım var. Büyük denizlere güvenmeyin ve onları aşmayın. Sen, sevgili okur, eğer teninde Afrikalılara özgü siyah bir ton varsa ve kıyıları uçsuz bucaksız bir denize doğru sürülüyorsan, ne yapıp edip özgürlüğüne sahip çık. Pembe tenlilere asla güvenilmeyeceğini çevrendekilere öğret. Pembe masumiyetin, çocukluğun rengi olarak bilinir, ama sen sen ol, pembe renk batan güneşin ışığında sulara döküldüğünde sakın onun çizdiği yolu izleyeyim deme... Bazıları gün batımını benzersiz bir güzelliğin sergilenişi, Tanrı’nın varlığının kanıtı olarak niteler. Ama hangi iyi güç tutup bir köle gemisinin yolunu pembeyle aydınlatarak insan ruhunu büyülemeyi hedefler?”

“Ufkunuzu açacak, insani yönüyle ve güzel anlatımıyla sizi kendisine hayran bırakacak olan bu eşsiz romanı okurken, okuma zevkinin zaman ve mekân tanımadığını bir kez daha anlayacaksınız. Bülbülü Öldürmek gibi Zenci Defteri de unutulmaz bir kahramanın peşine takılarak adeta başka bir hayatı bire bir yaşamanızı sağlıyor.” 
-Historical Novels Review

“Mükemmel bir hayal gücüyle yazılmış, son derece sürükleyici bir roman… Lawrence Hill, anlatısının her adımında Aminata’nın hayatını oluşturan duygusal etmenleri canlılıkla betimliyor. Bu güçlü ve dokunaklı eseri mutlaka okumalısınız.”
-Roanoke Times

“Aminata tarihin hem içinde hem dışında var olan, destansı bir kahraman. Unutulmaz bir karakter. Kesinlikle kalbinizde yer edecek.” 
-Toronto Star

“Böylesine büyüleyici ve başarıyla oluşturulmuş bir karakterin yaşamına tanıklık etmek sadece bir zevk değil, aynı zamanda bir ayrıcalık.” 
-The Sunday Mail

“Zenci Defteri tam bir başyapıt. Coğrafi, tarihsel ve insani yönleriyle etkileyici olduğu kadar anlatımı ve detaylarıyla da inandırıcı. Tarihin bıraktığı izlerden yola çıkarak hayal gücüyle gerçeklere ulaşan bir köprü gibi.” 
-The Globe and Mail

“Lawrence Hill’in bu muhteşem tarihsel romanı sizi peşinden sürükleyecek, tüm dünyada okunmayı hak eden bir eser.” 
-Washington Post

“Hill, zarif üslubuyla ve yürek burkan olaylarla ördüğü bu eserinde son derece canlı ve gerçek bir kahraman yaratıyor. Zenci Defteri, iyi bir tarihsel romanın tüm özelliklerini taşıyor.” 
-Jennifer Berman

“Kapakta Lawrence Hill’in ismini görünce şaşırdım. Çünkü yazar beni bu kitabın yirmi birinci yüzyılda yaşayan bir erkek yazarın hayal gücü ve araştırmalarıyla değil, on sekizinci yüzyılda yaşamış Afrikalı bir kadının anılarından yola çıkılarak
yazıldığına inandırdı.” 
-Kim Lundstrom

“Baş döndürücü ve yürek burkan bir hikâye… Lawrence Hill heyecanı ve gerilimi ustalıkla kullanıyor. Zenci Defteri, hem acıklı hem soluk kesen bir yolculuk.” -Publishers Weekly

“Zenci Defteri kesinlikle sıradan bir kitap değil. Aldığı her övgüyü hak ediyor.” 
-The Montreal Gazette

“İnandırıcı karakterlerle ve büyüleyici detaylarla dolu bir roman.” 
-The New York Times




Yorumum:

Selam arkadaşlar, evet net şekilde bakamadım ama sanırım bu kitap mini dizi şeklinde ekranlara gelmiş. Kitabın kapak resmindekiler de karakterlerimiz olsa gerek..

Evet, kitapta Aminata Diallo'nun hayatını okuyacaksınız. Aminata, ailesi bakımından çok sanslı bir kız. Birbirlerini seven bir ailesi var. Anne ve babası onu çok seviyor ve dönemim tüm zorba insanlarına rağmen Aminata gerçekten güzel bir aile ortamında büyüyor. Özellikle babasının ona davranışlarını çok sevdim. Eski dönemlerde kız çocukları hor görülürdü. Küçük düşürülürdü. Ama Aminata her zaman ailesinin gözünde mutlu olması gereken bir insandı.

Annesini ve babasını çok üzücü şekilde kaybettikten sonra Aminata için hayat artık eskisi gibi değil. O artık bir köle.

Kitapta anlatılan karakterler Müslüman. Dini bazı kelimeler ve terimler okumak hoşuma gitti. Ama okuduğum bazı ayrıntılar beni derinden yaraladı..

Kitabı okurken bende bıraktığı his kafamı karıştırdı. Üç kitap arasında gidip geldim. Aşk üçgeni..

•Kabuğunu Kıran İnci > Zenci Defteri > Rüya Dağıtan Çocuk

"Rüya Dağtan Çocuk" kadar beni kahretmedi kitap. Daha yumuşaktı. "Kabuğunu Kıran İnci" kadar keskin değildi. 

Zenci Defteri, yer yer beni mutlı etti. Yer yer beni üzdü. Müslüman ve siyah tenliysen hayat daha da kötü galiba.

Bir çocuk. Genç kızlık yılları. Hayatının em acı şekilde büyüme evresi..

Neşesini kaybetmemesi, azmini yitirmemesi beni çok mutlu etti gerçekten.   Bir kadının yaşadığı zorlukları, ızdırapları, askı, dramı.. çok güzel harmanlamış bir kitaptı.

Kitaptaki tek sorun yer yer sıkılmalar yaşadım. Ağır ilerleyen bir kitaptı ve bazı yerler kısa kesilmiş yersizce, bazı yerler uzatılmış yersizce.. Bunlar kitaptan puan kırmama neden oldu açıkçası. Bunlar haricinde kitap çok güzeldi gerçekten..

Kısaca şunu söyleyip yorumumu bitiremek istiyorum. Kitapta dini unsurların olması güzeldi fakat, ben yer yer bu unsurları kaybeden kahramanımızı okurken üzüldüm. Her ne kadar dinine bağlı gibi olsa da aslında sadece ailesinden gördüğü için, hani bir alışkanlık gibi bunu yapıyormuş gibi hissettirdi bana. Kitapta bazı olaylar sonrasında yazarın, aslında Müslümanlık dini güzel bir din ama Müslümanlara yakın olan bölgelerin ve insanların, Hristiyanlardan daha gaddarlar gibi gösterildiği izlenimine kapıldım. Bunlar da eksi puanlara sebep oldu..


29 Mart 2016 Salı

Cadı Avcısı- Virginia Boecker

Tanıtım


Kitabın adı: Cadı Avcısı
Orjinal adı: The Witch Hunter
Yazarın adı: Virginia Boecker
Yayınevi: Yabancı
Seri sırası: 1
Sayfa: 397
Baskı: 1. Baskı Ocak 2016
Alınan tarih: 27 Ocak 2016
Fiyatı: 25₺
Puanım: 8.5/10


Arka kapak:

Tenime dağlanarak işlenmiş mühür.
XIII
Beni koruyan ve ne olduğumu gösteren mühür.
Ben On Üçüncü Yazıt’ın bir uygulayıcısıydım.
Bir cadı avcısı.
Korkulması gereken kişi bendim.
En büyük düşmanınız dövüştüğünüz şey değil, korktuğunuz şeydir.

“İyi bir fantastik kitapta olması gereken her şey var: kılıçlar, zehir, kara büyü ve ihanet. Eğlenceli, kanınızın çekileceği, macera dolu bir ilk roman.”
- April Tucholke, Derin Sularla Şeytan Arasında romanının yazarı
 
“Ustalıkla ve kıvrak bir zekâyla yazılmış, macera, espri ve sihir yüklü bir fantastik hikâye.”
-Beth Revis, Bir Milyon Güneş veEvrenin Ötesi romanlarının  New York Times çoksatan yazarı
 
“Sinematografik anlatımın canlılığıyla, nefes kesici bir macera.”
-PW (starred review)

“Boecker çıkış romanındaki anlatım tarzıyla okurun Elizabeth’in sırlarını, endişelerini ve korkularını hissetmesini sağlayarak gerilim dolu bir hava yaratmış…

Macera dolu bu kitapta kılıçlar çarpışıyor, canavarlarla savaşılıyor, kara büyü kullanılıyor ve ihanet kol geziyor… Maceranın yanı sıra arkadaşlık ve aşkın da yer aldığı bu hikâye genç edebiyatı fantastik okurlarının nefesini kesecek.” 
-School Library Journal 

“Boecker’in yarattığı alternatif on altıncı yüzyılda büyülü dünya kadar karakterler de ilgi çekici… 

Karmaşık fantastik öğelerin arasına serpiştirilmiş arkadaşlık ve aşk kırıntıları, gizemli, macera ve sihir dolu bir hikâye sözü veriyor.”
 -Booklist 

“Elizabeth güçlü yan karakterlerle desteklenmiş, etkileyici bir kahraman. Oldukça başarılı bir çıkış romanı. Elizabeth’in gelecek maceralarının da aynı derecede heyecan verici olacağına hiç şüphe yok.” 
-VOYA 




Yorumum:

Kitaba ilk başlarken çok ön yargılıydım. Galiba, Yabancı Yayınları'ndan okuduğum birlkaç ciltli kitabı sevmeyince buna da haliyle ön yargılı baktım. Fakat, kitap tamamen ön yargılarımı kırdı. Kitabı sevdim. 

Kitap, isminden de anlaşılacağı üzere Cadı Avcısı genç bir kızın basından geçenleri anlatıyor.

Elizabeth Grey bir cadı avcısı. Anne ve  babasını veba salgınından dolayı kaybetmiş ve en yakın arkadaşı Caleb'in da önerisiyle (diyelim biz ona) cadı avcısı olmaya karar vermiş. Fakat bir süredir yaşadığı dalgınlıklardan dolayı yaptığı hata yüzünden başına hiç ummadığı şeyler gelmeye başlayacak..

Kral'ın düşüncelerini ve kurallarını sorgusuz sualsiz yerine getiriyor Elizabeth. Büyü yapılması eskiden yasak olmayan bu şehirde, artık büyü yapmak yasak. Büyü yapanların yakalaması gerekiyor ve bu işi yapacak kişi de Elizabeth.

En güçlü büyücü Nicholes lanetlenmiş durumda. Bundan kurtulması gerekiyor. Bir yanda kral Blackwell'in kanunları ve yasadışı işler.. Bir yanda kanunlara karşı çıkan reformistler..

Daha fazla ne demeliyim bilmiyorum. Spoiler alarmı veriyorum sanırım. Devamına ne tür yorum yazsam da spoiler olacak. Yorumumu kısaca bitirmek istiyorum. Bu kitabı bu türü seviyorsanız okuyun derim. Okuduğum güzel kitaplardan birisiydi. Devamını cidden merak ediyorum. Umarım kısa zamanda gelir ve bende merakımdan kurtulurum.


24 Mart 2016 Perşembe

Ters Yüz- Amy Harmon

Tanıtım


Kitabın adı: Tersyüz
Orjinal adı: Making Faces
Yazarın adı: Amy Harmon
Yayınevi: Yabancı
Baskı: 2. Baskı Kasım 2015
Alınan tarih: 27 Şubat 2016
Sayfa: 373
Puanım: 6/10


Arka kapak:

"Tersyüz bize modern yaşamın unutturduğu duyguları hatırlatıyor. Güzellik sadece yüzeysel olabilir ama bu hikâye ta içinize işleyecek ve uzun süre aklınızdan çıkmayacak." 
- A Love Affair With Books

"Zaman zaman sizi neye uğradığınızı şaşırtan bir kitap okursunuz. Bu kitap benim için tam olarak böyleydi. Bugüne kadar okuduğum en güçlü hikâyeydi ve bana inanın, çok çok fazla kitap okuyorum. "
-Holly Kelly, Rising kitabının yazarı.

“Hiçbir Çirkin, Ambrose kadar yakışıklı, hiçbir Güzel de Fern kadar naif olmamıştı! Tersyüz sizi toplum yargılarının ötesine götürerek, yaralı ve genç kalplerin bir attığı bu duygusal hikâyeyle içine çekecek.”
- Romancekolik

“Tersyüz, sevginin, arkadaşlığın, kaybetmenin ve hayata dair ikinci bir şansın, duygusal, yürek burkan ama aynı zamanda içinizi ısıtacak, kolay kolay unutamayacağınız öyküsü.”
- Tuğçe’nin Kitaplığı


Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young’a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… 

Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının, sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi... Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin’i...




Yorumum:

Kitabı sevdim mi sevmedim mi emin değilim. Karmaşık bir ruh haline soktu beni. Anlatılan olay kurgusu çok iyiydi. Fakat birşeyler eksik gibiydi. Bilmiyorum neydi beni tatmin etmeyen ama kitabı sevemedim.

Ambrose Young, lisedeki yakışıklı ve çekici çocuklardan birisi. Herkes onun peşinde fakat Fern Taylor içi gerçekten daha farklı birisi. Ona ulaşmaya çalışıyor onu çok seviyor. Fakat, güzel birisi olmadığını biliyor ve Ambrose'a ulaşmak onun icin ütopya gibi.

Ambrose, yakışıklı ve popüler biri olmasına rağmen, o klasik ukala ve ben yakışıklıyım ben popiyim havalarında değil. Bu durum hoşuma gitti. Burnu havada bir insan değil. 

Ambrose'un da içinde bulunduğu beş kişi kasabayı bırakıp savaşa gidiyorlar ve sadece Ambrose dönüyor sağ salim şekilde. Fakat, artık o yakışıklı çocuktan eser yok ve artık tamamen dağılmış bir kişi dönüyor geriye. Savaş yaralarıyla aşkı arasında gelip gidiyor. Modern Güzel ve Çirkin romanı.

Kitaptaki duygusal olaylar bence eksikti. Bana verilmesi gereken duyguyu, üzülerek söylüyorum ki malesef hissedemedim. Sanki bazı şeyler çok hızlı gelişti. Mesela, Rita ile ilgili olaylar bazı yerlerde bana kısa ve yersiz geldi. Bilemiyorum. Kitaptan aradığımı bulamadım galiba.. 

Okuyanların yorumlarını bekliyorum. Herkese iyi günler dilerim..



Mutsuz Palyaçolar Örgütü- Neslihan Önderoğlu

Tanıtım


Kitabın adı: Mutsuz Palyaçolar Örgütü
Yazarın adı: Neslihan Önderoğlu
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
Sayfa 140
Baskı: Şubat 2016
Alınan tarih: 22 Mart 2016
Fiyatı: 14₺
Puanım: 10/10


Arka kapak:

Okul yolunda yenen dondurmanın unutulmaz tadı, pencere önünde bekleyen iki kardeşin ortak coşkusu, masmavi gökyüzündeki bir uçağın kanadına takılan hayaller, âşık kalplerin cesareti, baba yolunu gözleyen yürekler, rüzgârla haşır neşir hüzünler... İlkgençlik yıllarının rengini, sesini ve duygularını yansıtan öykülerde, hüzün ve neşe, umut ve hayal kırıklığı, çocuksu merak ve naif kabullenişler birbirine dolanıyor...




Yorumum:

Ahhh neresinden başlasam bu kitabın. Hangi öyküden.. Hiçbirinden başlayamam. Hepsi çok güzeldi hepsi. Okuduğum ve beni derinden etkileyen uzun zamandır böyle bir kitap okumamıştım. Çocukluğun o saflığını hissettim içimde. Temizliğini. Mutluluğunu.. Hayal kırıklığını ilk hissettiğim anlarımı.. Ne zaman büyüdüm ben!! Ne zaman bu hale geldim? Geldik? Ne zaman özlerimizi unuttuk ne zaman?? Birisinin bize bunu hatırlatması lazımmış.. İşte o kitap bu kitap..

Hayaller, coşkular, hayal kırıklıkları, ilk aşk, ilk umutlar.. ilkler.. Bunların insana kattığı neşe. Bunların insana kattığı olgunluk..

İlkokul birdeydim hiç unutmam. Arkadaşımla beraber evimizin alt tarafında büyük bir yeşil ala vardı piknik için kullanılan oraya indik. Annemin bilezik kutusunu alıp cıktım evden. Tüm gün akşama kadar uğurböceği doldurdum kutuyu. Eve getirecek onları besleyip büyütecektim. Aksam eve geldim anneme sürpriz yapacağım. Kapağı bir açtım. Binlerce uğur böceği bir anda tüm odaya yayıldı. Oda bir anda kıpkırmızı boyandı. Ama nasıl ağlıyorum. Anne ölecekler. Anne acıkacaklar ne yiyecekler.Anne karanlıkta kaybolacaklar.. Hiç unutmam. Tüm gece her birisi için ağladım. Sabaha kadar ağladım.. Öldüler mi acaba? Belkide bir daha annelerine kavuşamadılar. Beklide apartmanda birisi üzerlerine basıp onları ezdi. Belkide açlıktan öldüler. Belkide karşıdan karşıya gecerken arabanın altında kaldılar. Bunların hepsi benim suçumdu.. Asla unutamam..


22 Mart 2016 Salı

Karanlık Yalanlar- Alessandra Torre

Tanıtım


Kitabın adı: Karanlık Yalanlar
Orjinal adı: Black Lies
Yazarın adı: Alessandra Torre
Yayınevi: Yabancı
Sayfa: 336
Fiyat: 23₺
Baskı: 1. Baskı Eylül 2015 
Alınan tarih: 18 Mart 2016
Puanım: 8.5/10


Arka kapak:


Bu bir aşk hikâyesi ama okuması kolay olanlardan değil...

Brant: Yirminci yaş gününde bir teknoloji milyarderi oldu. Benimle üç yıldır beraber. Dört kere evlenme teklif etti. Dört kere reddedildi.

Lee: Ev hanımlarıyla aşna fişne yapmadığı zamanlarda çim biçiyor. Elleri ve vücudunun diğer parçaları son derece yetenekli. Bilse de bilmese de, iki yıldır benim tarafımdan takip ediliyor. 

Durmayın. Yargılayın beni. Benim aşkımın nelere yol açtığı hakkında en ufak bir fikriniz bile yok. 

Daha önce bu hikâyeyi duyduğunuzu düşünüyorsanız güvenin bana… duymadınız. 

“Kendinizi, okuyacağınız ve tekrar okumak isteyeceğiniz en dudak uçuklatıcı kitaplardan birine hazırlayın. Karanlık Yalanlar kusursuzca yazılmış, etkili bir şekilde detaylandırılmış ve bir insanın aşk için ne kadar ileri gidebileceğini gösteren bir kitap. Okurken büyülendim, serseme döndüm ve bittiğinde nutkum tutulmuştu. 
-Natasha is a Book Junkie 

"VAY BE!!! Açıkçası, okuduğum en MUHTEŞEM kitaplardan biriydi! Kesinlikle favorilerimden! 
-Aestas Book Blog 

"Bir beğendiğiniz kitaplar vardır, bir sevdikleriniz, bir de aklınızı başınızdan alıp sonsuza kadar sizinle kalacak olanlar; işte Karanlık Yalanlar sonuncusu. 
- Rosie's Book Heaven




Yorumum:

Öncelikle kitap beklediğimden çok iyiydi. Kesinlikle sadece sonu için bile okunmalı. Çoğu kitap şahane ilerlerken, sonlarıyla okuyucuyu hayal kırıklığına uğratırken.. Bu kitapta tam tersi oldu benim icin ve büyük keyif aldım.

Aslında olayın çözümündeki o son, uzun zamandır bir çok kitapta beklediğim o olayla ilgili olunca bu durum çok hoşuma gitti.

Lana, zengin bir ailenin kızı. Soylu bir aile. Lana, çok güzel yetiştirilmiş bir kız ve ailesinin tek isteği onun yakışıklı zengin birisiyle evlenmesi.. Bla bla bla.. Klasik bir aile tablosu.. Kimse soruyor mu bu kız ne ister! Onu yeme kilo alırsın, bunu giyme şunu derler, orada düzgün otur, burada şunu yap.. Hakimiyet ailede. Fakat, Lana'nın başka planları var:)

Evet, yaşını dolduruncs ona kalan parayla artık kendi hayatını kurmaya çalışıyor. Brant ile tanışıyor ve o tam anlamıyla aradığı erkek. Kısa sürede ona aşık oluyor fakat, Brant'in akrabası olan kadın sürekli olarak onu bırakması için Lana'yı sıkıştırıyor ama gün geçtikce daha da birbirlerine bağlanıyorlar.

Evet kitapta cinsel sahneler çok fazla var. Okumak isteyenler bunu göz önünde bulundursunlar.

Lana bir gün Lee ile tanışıyor ve hayatının ikinci yarısı işte o zaman başlıyor. Lee tam bir serseri. Brant'in tam aksi birisi ve baş belası. Lana ile yakınlaşmaları tehlikeli bir hal alıyor.

Kaçınılmaz son çok ilgi çekiciydi. Son 100 sayfayı ağzım açık okudum. Hele olayın çözüldüğü son sayfalar şahaneydi. Okuduğum en iyi sonlardan birisine sahipti kitap. Daha fazla birşey demek istemiyorum çünkü ne dersem bundan sonrası spoiler alarmı verecek. Siz bu kitabı okuyun derim ben:)



20 Mart 2016 Pazar

İki Hayat Arasında- Jessica Shirvington

Tanıtım:


Kitabın adı: İki Hayat Arasında
Orjinal adı: Between the Lives
Yazarın adı: Jessica Shirvington
Yayınevi: Yabancı
Baskı: 2. Baskı Kasım 2015
Alınan tarih: 29 Şubat 2016
Sayfa: 320
Fiyatı: 20₺
Puanım: 8.5/10


Arka kapak:


Mükemmel hayat mı?
Yoksa mükemmel aşk mı?

Sen seç.
Sabine herkes gibi değildi. Kendini bildi bileli, iki hayatı vardı. Her yirmi dört saate bir Değişim geçiriyor ve her günü iki kere yaşıyordu.

Mükemmel Hayat
Wellesley'de, Sabine istediği her şeye sahipti: cazibeli arkadaşlar, şık kıyafetler, başarılı bir okul yaşamı, herkesin birlikte olmak istediği bir sevgili ve göz kamaştırıcı bir gelecek...

Mükemmel Aşk
Roxbury'de Sabine'in bambaşka bir hayatı vardı: maddi zorluklar çeken bir aile, serseri arkadaşlar ve sırrı ortaya çıktığında başına gelen korkunç olaylar… Ama sonra Ethan'la tanıştı. Yakışıklı ve ilgi çekiciydi; üstelik Sabine, daha önce hiç kimse için böyle şeyler hissetmemişti.

Tüm istediği tek bir hayat yaşamak olan Sabine, bu nihayet mümkün gibi göründüğünde, amacına ulaşmak için bir dizi tehlikeli deney yapmaya başlamıştı. Ama kendisine inanan tek adamı ve geri kalan her şeyi riske atmayı göze alabilecek miydi?




Yorumum:

Bir yanda mükemmel bir hayat yaşayan Sabine bir yanda mükemmel bir aşk yaşayan Sabine..

Sabine, her gece değişim geçirerek başka bir hayatta gözlerini açıyor. Her günü iki kere yaşıyor. Her hayatı için iki kere yaşıyor.

Bu onun için büyük bir sır! Eee bunu kime anlatsan inanır ki? Bir yanda herşeyin en güzeline sahip olduğu hayatı var bir yanda da maddi zorluklar ceken ve serseri arkadaşlıklar yaşadığı bir hayatı. Sabine için bu durum başlarda ilgi çekiciyken artık zamanla kendi üzerinde farklı deneyler yaparak bu durumu engellemeye çalışan Sabine icin hayat. Bir karmaşaya dönüşmek üzere! Sonunda ne olacağını ise kimse kestiremiyor.

Sabine, ona inanan tek insanla tanışıyor ve girdiği bı tehlikeli oyunda onu da kendini de riske mi atacak? Bu durumdan nasıl kurtulacak?

Kitabın sonunu cok beğendim. Acaba devam kitabı var mı cok merak ediyorum. Umarım vardır. Gerçi olmasın aslında. Böyle kalsın aklımda.. Kitapta eksik olan tek şey Sabine'in bunu neden yaşadığıyfı bence. Bence biraz bu konuya da girebilirdi yazar. 

Okuduğum en farklı konuya sahip kitaplardan birisiydi. Kitabı çok beğendim.


17 Mart 2016 Perşembe

İhanet Noktası- Dan Brown

Tanıtım:


Kitabın adı: İhanet Noktası
Orjinal adı: Deception Point
Yazarın adı: Dan Brown
Yayınevi: Altın Kitaplar
Baskı: 13. Baskı Eylül 2013
Alınan tarih: 24 Ocak 2016
Fiyatı: 30₺
Sayfa: 512
Puanım: 7.5/10


Arka kapak:


NASA'ya bağlı bir uydu Kuzey Kutbu'nun derinliklerine gömülü nadir bulunan bir nesnenin varlığını belirler. Bir süredir bocalamakta olan NASA bunu bir zafer olarak niteler. Amerikan uzay politikasını ve yaklaşmakta olan başkanlık seçimini derinden etkileyecek bir zaferdir bu...

Başkan, Beyaz Saray Gizli Haber Alma Analisti Rachel Sexton'ı Milne Buzul Katmanı'na gönderir. Karizmatik bilim adamı Michael Tolland başkanlığında uzmanlardan oluşan bir ekiple Kuzey Kutbu'na giden Rachel, bir süre sonra akla gelmedik bir oyunu ortaya çıkarır. Tüm dünyayı amansız bir düşmanlığa sürükleyecek bir bilim sahtekârlığı söz konusudur.

Rachel, Başkan'la bağlantı kuramadan Michael ölümcül bir saldırıya uğrar. Gerçeğin ortaya çıkmasını istemeyen esrarengiz biri, katillerden oluşan bir ekiple herkesi ortadan kaldırmaktadır.
Issız ve ölümcül bir çevrede bir avuç insanın tüm umudu bu korkunç sahtekârlığın arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmasıdır. Öğrenecekleri gerçek ihanetin doruk noktasıdır.




Yorumum:

Düşünüyorum da, bu kitap sanırım Dan Brown'ın en kötü kitabı. Yani gerisini siz düşünün. Diğer seri kitabının şahaneliğini siz buradan anlayın.

NASA'ya bağlı bir uydu ( YGS) cok ender bir taş buluyor ve bu taş ciddi anlamda insanlık tarihinde çığır açacak bir bilgi içeriyor. Ayrıca bu taş sayesinde de başkanlık seçimlerindeki adaylarla ilgili tepetaklak bir durum söz konusu.

Senatör'ün kızı, Rachel, bu durumu incelemesi için Kutup'lar gönderiliyor ve olaylar başlıyor.

Fakat ortada büyük bir sorun var. Bazı durumlar söz konusu. Bir sahtekarlık ortada ve bu durum bir çok insanım ölümüne neden olacak.

Kirli bir oyunun içinde kendini bulan Rachel icin herşey arapsaçına dönüyor.

Koltuk kavgası, NASA'nın itibarını tekrar kazanma çabası.. Son olarak kitabın basında belirtiren: "Romanda konu edilen bütün teknolojiler mevcuttur." yazısı da beni ayrıca koruttu. Güzel bir kitaptı ama Dan Brown icin biraz sönük hissettim kitabı. Macera doluydu. İlginç bir hikayeydi. Dan Brown için şahane bir başlangıç kitabı..




Kısaca bazı düşüncelerim:


Dan Brown denilince bende akan sular durur. Okuduğum ve zekasına bu denli hayran olduğum tek yazardır. Bilgi birikimi ve bunları her kesimden insana aktarma başarısı taktir edilir bir durum. Bir olayı anlatıyor ve bu olay ciddi anlamda sizin de o konuyla ilgili bilgi sahibi olmanızı gerektiriyor. Çünkü bilgi basit değil. Fakat kitabın önceki sayfalarında o bilgiye ait örnekleri o kadar güzel harmanlıyor ki! Siz okuduktan sonra bunu rahatça anlıyor ve sıkılmadan devam ediyorsunuz.

Ben yazarlar, Robert Langdon serisi ile tanıştım. İlluminati, 25. Kare, Kilisenin oyunları, şifreler, anlamlar.. Beynim yanarak dört kitabı da okudum. Harika ötesi bir zeka gücüyle yazılmış kitaplar. Ben bu olgulara çok meraklı birisiyim. Kitapları okurken orada adı gecen yerleri ve olayları araştırıp, doğruluklarını da teyit ederek kitaplarını okudum. Her kitabı elimde, bu internet arastırmalarından dolayı uzun süre kaldı. Dehşet içinde okudum her kelimesini..

İhanet Noktası'na gelirsek, Langdon serisinden daha hafiftiler. Yine bilgi birikimi şahane bir ölçüdeydi ama daha bilimsel ve güncel oldukları için bazılarını araştırırken cok zamanımı almadılar. Kitabı okuduktan sonra NASA'ya bakış açım değişti resmen.. Kitabı okuyanlar ne hissetti bilmiyorum..

Bu kitaptan öncelikle şunu öğrendim. Her kim olursa olsun, bir devlet büyüğünün üzerinde bizim düşündüğümüzden çok daha büyük yükler var. Bir baba, ailesine bile bakarken, onları korumak icin elinden geleni yapar ve bu sadece aile bireyleri sayısı kadardır. Üc, dört, beş kisi.. Aile ortalamalarımız kaç kişiyse artık.. Peki bir Ülke'yi yöneten kişi, herkesin sorumluluğunu alıyorsa, onun üzerinde olan yükün ağırlığını hisseettim ve bu azımsanamayacak kadar büyük bence. Attıkları her adımda ya bizi bataklığa sürükleyecekler ya da refah seviyemizi en üst seviyeye cıkaraklar..

Öncelikle, Hristiyanlık dini ile ilgili hiçbir bilgim yok. Dan Brown'ın Hristiyanlık dinine bakışı bence cidden cok karanlık. En derinlerine ışık tutuyor her kitabında. Bir kilise görsem korkuyorum. ( hergün kilise görmüyorum çok şükür. İşte Taksim'dekine hayranım ama. Yani oralarda bir tane vardı ona. Hangisiyse artık) Yeraltında ne naneler yiyorlar diye sürekli merak ediyorum. Mesela bizde yaşansa bazı olaylar, aman efendim ne yobazlar aman efendim ne cahiller derler. Onlarda bu tür ayinler, ritüeller yapılınca dinsel oluyor. Yani Dan Brown'ın bakış açısıyla Hristiyanlık dini, benim beynimde şu yankıyı yapıyor: asla ama asla o dine yaklaşma, ondan uzak dur ve kaç!! Sonra kendi İslam Dinim aklıma geliyor ve şükretmeme sebep oluyor. Kimse de kusura bakmasın!!


15 Mart 2016 Salı

Lanetli- K. A. Tucker

Tanıtım:


Kitabın adı: Lanetli
Orjinal adı: Anathema
Yazarın adı: T. A. Tucker
Yayınevi: Yabancı
Baskı: 1. Baskı Nisan 2015
Alınan tarih: 3 Mart 2016
Sayfa: 352
Fiyatı: 22₺
Puanım: 6.8/10


Arka kapak:


“Aşk, macera, tehlike, ihanet… bu seride hepsi var.” – The Bookish Babes

“Dozunda macera ve aşk beni kitabın içine çekti ve sonuna kadar koltuğumun kenarında tuttu.” – Shelly Crane, New York Times ve USA TODAY Çok Satan Yazarı

“Bu hikâyede hiçbir şeyi tahmin etmeniz mümkün değil!” – Magical Urban Fantasy Reads
 
Evangeline gençlik yıllarında adeta görünmezdi.
 
Koruyucu ailesi duygusuz bir robota benziyordu ve sınıf arkadaşları genel olarak o yokmuş gibi davranıyorlardı. On sekiz yaşına girmek üzereydi ama tamamen yalnızdı ve birileriyle bağ kurmak için yanıp tutuşuyordu. Herhangi birisiyle…

Bir kafede Sofie ile karşılaştığında aradığı kişiyi bulduğunu düşünmüştü. Sofie’nin asistanı olması için sunduğu teklifi kabul ederek her şeyini geride bırakıp Manhattan’a taşındığında, kendisini pırlantaların ve sınırsız harcanan paranın sıradan olduğu, lüks bir dünyanın içinde bulmuştu.
 
Tüm bu cömertliğin ortasında, etrafında dönen gariplikleri göz ardı etmesi son derece kolaydı: Sofie’nin sergilediği tuhaf ve şiddet eğilimli davranışları, canavar gibi koruma köpekleri. Hatta kâbuslarında gördüğü kanlı cinayetleri, mağaralarda yaşayan evsizleri ve beyaz gözlü iblisi, özellikle de yakışıklı Caden’ı. Ama bir gece uyandığında boynundaki diş izleri bu peri masalının çabucak uçup gitmesine neden olmuştu. Yavaş yavaş Sofie’nin ve arkadaşlarının sırları ortaya çıkıp da diş izlerinin açıklaması ve rüyaları netleştikçe, gerçeğin hayal bile edemeyeceği kadar korkunç ve gizemli olduğunu fark etmişti. 

Şimdi, Evangeline’in yalanlarla dolu bir dünyada hayatta nasıl kalacağına karar vermesi gerekiyordu!




Yorumum:

Kitabı genel olarak sevdim. Okuduğum farklı vampir kitaplarından birisiydi. Kitapta puan kırmamı gerektiren en temel olay, mantık hataları ve olayların-kişilerin bir anda ortaya çıkması ve bölümler arası olay geçişlerinin çok hızlı olmasıydı. Yer yer kafam karıstı okurken. Kim kimdi neciydi diye büyük bir süre sıkıntı yaşadım.

Evangeline, çok hızlı şekilde farklı bir dünyaya adım attı ve bunu nedense hiç yadırgamadı. Bu durum bana çoğu kitapta olduğu gibi anlamsız geliyor. Yani hırlı mıdır hırsız mıdır bilmezsin etmezsin! Nasıl şak diye bir anda hoooop haydi gidelim!! Bu nedir yaa!! Nasıl bir rahatlıktır. Yürek mi yedin!! Yani bilemiyorum. Bu kısım bana çok hızlı geldi. Birşey diyemiyorum.

Evangeline, kimsenin umrunda olmayan sönük bir kızken, bir gün Sophie ile tanışıyor ve o an! onun teklifini kabul ederek, onunla beraber başka bir yerde yaşamaya karar veriyor. Sophie, ona güzel bir kolye hediye ediyor..

Çok zenginler. Bir anda bolluğun içine düşüyor Evangeline. Hunharca harcanan paralar, her şey elinin altında.. Bolluk bin beşyüz..

Zaman geçtikçe Evangeline ilginç rüyalar görmeye başlıyor ve bir gün uyandığında boynunda bir ısırıkla karşılaşıyor.

Bundan sonra ise hayatı tepetaklak oluyor ve öğrenip yaşadığı şeyler onun tamamen hayatını değiştiriyor.

Kitap güzeldi. Sıkılmadan okudum. Dedidiğim gibi mantık hataları da olmasa..




14 Mart 2016 Pazartesi

Kızımın Katiline Mektuplar- Cath Staincliffle

Tanıtım:


Kitabın adı: Kızımın Katiline Mektuplar
Orjinal adı: Letter to My Daughter's Killer
Yazarın adı: Cath Staincliffle
Yayınevi: Yabancı
Baskı: 1. Baskı Aralık 2015
Alınan tarih: 27 Şubat 2016
Fiyatı: 23₺
Sayfa: 310
Puanım: 8.5/10


Arka Kapak:

İngiliz ITV3’ün Suç Gerilimi Romanları seçkisinde yer alan ve Specsavers Suç Gerilimi Ödülleri 2014’ün en iyi altı suç gerilimi romanından birisi olan Kızımın Katiline Mektuplar, vahşi bir suçun sıradan bir aile için sonuçlarını ortaya koyarken suç, ceza ve oldukça insani bir duygu olan intikam arzusu üzerine temel soruları da keşfe çıkıyor.

Büyükanne Ruth Sutton gezegendeki herkesten daha çok nefret ettiği adama, dört yıl önce kızını öldüren adama mektuplar yazıyor. Ruth’un acısının yükü ve nefreti geçen zaman içerisinde yalnızca daha da büyümüş, intikam almak için duyduğu arzu daha da güçlenmiştir. Ruth kızının katili olduğunu düşündüğü adama yazarak, kendisini kemirip hayatını mahveden duyguları içinden atmak, hakikati öğrenip huzur ve bir çıkış bulmayı umut etmekte, okur da onun gözünden bu cinayetin sırlarını öğrenmektedir.

Fakat Ruth’un onu gerçekten bağışlayıp bağışlayamayacağı başka bir meseledir ve mektuplar bu noktada onun hem son hem de en büyük umududur.

“Zekice ve duygusal olarak insanı içine çeken ahlaki bir yapıt.” -Daily Telegraph

“Karmaşık ve tatmin edici.” -Sunday Times

“Nefes kesici.” -Ann Cleves

“Bir yazarın gün geçtikçe daha da iyi olduğunu görmek heyecan vericidir. İşte Cath Staincliffe tam da bunu yapıyor.” -Val McDermid

“Hüzün, suçluluk ve affetmenin karmaşık yapısını hakkında son derece sürükleyici, etkileyici ve düşündürücü bir roman.” -Chris Ewan



Yorumum:

Bir anne. Evladını cinayete kurban vermiş. Kendi içinde savaşan, kendi kendine katile şiddet senaryoları kuran... Neden? Neden benim kızım? Delirmeye az kaldı. Sınırlarını tüketti. İçindeki o yangın gittikce artıyor. Kızını canice öldüren o alçak için, canice şeyler düşünüyor planlıyor hayal ediyor. Biz buraya neden geldik diye soruyor kendine! Torunum neden annesiz kaldı? Kocası neden eşini kaybetti? Peki biz bunları hakedecek ne yaptık?

Geriye dönüş sahnelerini okumak çok garipti. Lizzie'i ve ailesini düşünüp kendimi onların yerine koyarsk okudum kitabı. Sizde böyle yaparak okuyun bence. Bir insan hayatının bitmesi normal bir durum. Evet, hepimiz bir gün öleceğiz. Fakat, ölüm var ölüm var. Ölmenin de güzelini nasip eylesin Rabbim..

Bir annenin feryadı yükseliyor içimde;
Çabuk öldü mü?
Acı çekti mi?
Tecavüze uğradı mı?
Tekme yedi mi?
Son sözleri nelerdi?
Peki neden benim kızım neden benim Lizzie'm?

İçim yana yana okudum bu kitabı. Kahroldum. Bende bıraktığı o etki, anlattıklarından çok daha büyüktü.

Kitap; bir günlük tarzında Lizzie'nin annesi Ruth'un ağzından anlatılıyor. Ruth, kızının katilinin kim olduğunu henüz bilmiyor ama sürekli olarak, ona mektuplar yazarak,geride bıraktığı enkazı görmesini istiyor. İçinde nefreti ve acıyı onun da tatmasını istiyor.

Polisiye türü bir kitap değil kesinlikle. Psikolojik bir kitaptı ve ben bu türü çok seviyorum. Kesinlikle okumanızı öneririm.

Son olarak;
KADINA ŞİDDETE HAYIR!!


Hayata dair:

13 Mart 2016.. Ankara'da yaşanan diğer bir patlama daha. Sönen bir sürü hayat. Bir sürü güzel yürek. Bir sürü can. Bir sürü mutlu yüz. Her birinin farklı bir hayatı her birinin orada farklı bir bulunma sebebi vardı. Hepsi o an oradaydı farklı sebeplerden de olsa aynı kaderi paylaştılar. Kalleş insanların kucağına düştüler. Katillerin, teröristlerin. Peki, onların yerine koyalım kendimizi. Şehit ailelerinin, asker yakınlarının.. Orada ölenlerin.. Bu acı tarif edilemez bir acı eminim ki! Biz yaşamadığımız halde bu kadar derinden hissettiysek, ya o ateşin düştüğü evler de durum nedir siz düşünün!! Bunlar da unutulacak! Her ölüm gibi.. Ama unutulmayacak olan şey, onların boşuna ölmediği.. Bizim için öldükleri.. Belki daha iyi bir gelecek icin belki daha iyi bir dünya için.. Bunu da demesi kolay değil mi? Ateş düştüğü yeri yakar?! Vatan sağolsun!! Sağolsun ona lafımız yok!! Ama artık bu olaylar da dursun... 

Aklıma Özgecan geldi. Güzel arkadaşım. Gül yüzlü canım.. Adi bir şerefsizin bir anlık şehvet duyguları için canını verdi. Sorun namus muydu? Hayır. Bir damla kan değildi sorun! Sorun, istemediği birisiyle istemediği birşey yaşamaktı!! Bunu yaşayacağına ölürüm daha iyi dedi. Ömür boyu o anları aklımda tutup delireceğime, ailemin yüzüne her baktığımda bunu hatırlayacağıma ölürüm daha iyi dedi. Gençti. Güzeldi. Hayat doluydu. Belki sevgilisi vardı onu her zaman gülümseten, gelecek hayalleri kurduran.. Belki o an o geldi aklına. O güzel anları yaşamak istediği kişi ona tecavüz etmeye kalkışan, vücudunda hak iddia etmeye calışan o yaratık değildi. İnsanlıktan nasibini alamamış o kalleşler, yeri gelir namus bekçisi kesilirler yeri gelir seni sonuna kadar yargılarlar, yeri gelir senin hayatının içine ederler!! İnsan hayatı bu kadar basit mi?! Ahhh boğazımda düğümleniyor söylediklerim yazdıklarım. Neler neler geçiyor aklımdan!! Susmak istemiyorum ama ne değişiyor konuşunca!! O adi şerefsizler yok oluyorlar mı hayatımızdan!!


13 Mart 2016 Pazar

Ejderha Bakıcısı- Carole Wilkinson

Tanıtım:


Kitabın adı: Ejderha Bakıcısı
Orjinal adı: Dragon Keeper
Yazarın adı: Carole Wilkinson
Yayınevi: Pegasus
Sayfa: 352
Baskı: 1. Baskı Şubat 2016
Alınan tarih: 7 Mart 2016
Fiyatı: 25₺
Puanım: 7.5/10


Arka kapak:

Antik Çin Uygarlığında Özgürlüğün Kanatlarına Tutunan Genç Bir Kız

Ping, İmparator’un pek uğramadığı bir sarayda yaşamaktadır. Okuma yazma bilmeyen öksüz Ping, kaba ve ayyaş bir ejderha bakıcısının kölesidir. Efendisi yüzünden on iki görkemli ejderhadan geriye sadece iki cılız ejderha kalmıştır. Bunlardan biri ölünce geriye kalan ejderha Lung Danze, Ping’i kaçıp uzaklardaki okyanusa gitmeye ikna eder. 

Acımasız bir ejderha avcısı tarafından takip edilen ejderha ve küçük kız, korumaları gereken gizemli bir taşı yanlarında taşıyarak Çin boyunca destansı bir yolcuğa çıkarlar. Küçük kız, ancak hedeflerine ulaştıklarında kendini Danze’nin gözlerinden görüp sadece kendi taşıdığı özel yetenekleri kullanmayı öğrenebilecektir.

2006 KOALA Ödülü 

2006 Kalbacher Klapperschlange Ödülü Finalisti

2005 COOL & 2006 YABBA Ödülleri Özel Mansiyon

2004 Uluslararası Gençlik Kütüphanesi, 
White Raven Listesi




Yorumum:

Kitapta, karakterimiz 60-70 sayfa boyunca isimsiz olarak "köle kız" olarak anılıyor. Köle kız, ailesi tarafından acımasız bir ejderha bakıcısına satılmış. Adam cidden çok acımasız. Kızcağıza yapmadığı zulüm yok.

Ejderhaları yedirmek ve bakmak onun görevi ama mahzene artık inemediği için bu görevi Köle Kız'ın üzerine yıkıyor. 12 ejderhadan kalan 2 ejderhaya bakmak zorunda kalan Köle Kız, ejderhaların birinin ölümünden sonra, ona üzülüyor ve diğer ejderhaya daha güzel bakmak icin kendime söz veriyor.

Ejderhayı güzelce bakmaya başlayan Köle Kız, ejderha avcısının onu takip ettğini öğreniyor ve ejderha taşını da yanlarına alarak ejderha ile kaçıyorlar.

Ejderha ile konusmaya başlıyor Köle Kız. Buna anlam veremiyor. Bir anda içinde beliriyor sanki ejderhanın söyledikleri. Ejderha ona kızımızın adını da söylüyor. Kimsenin söylemediği adını. Ping. Evet adının Ping olduğunı öğrenen kızımız ve ejderha Danze, yollara düşüyorlar.

Okyanusa ulaşmak ve ejderha taşını korumak icin bir sürü tehlikeyi göze alan ikilimizin yaşadıklarını okurken ben cok eğlendim. Kitabı sevdim. Ortalarında biraz durağanlaştı ama okuma hızımı etkilemedi. Okumak isteyenler şans verebilirler bu kitaba.



11 Mart 2016 Cuma

Kardeşimin Mezarı- Robert Dugoni

Tanıtım:


Kitabın adı: Kardeşimin Mezarı
Orjinal adı: My Sister's Grave
Yazarın adı: Robert Dugoni
Yayınevi: Altın Kitaplar
Fiyatı: 24₺
Baskı: 1. Baskı Ekim 2015
Alınan tarih: 2 Mart 2016
Sayfa: 364
Puanım: 7/10


Arka kapak:


Tek bir masum insanın haksız yere mahkûm olmasındansa on suçlunun serbest kalması daha iyidir...

Kardeşinin katilini bulmak için Cinayet Masası dedektifi olan kimya öğretmeni Tracy Crosswhite’ın çarpıcı öyküsü...

Kardeşinin kayboluşundan cesedinin bulunuşuna dek geçen yirmi yıl boyunca içini kemiren şüphe yüzünden gerçeğin peşine düşen Tracy Crosswhite, sahte delillerle cezaevine tıkılan Edmund House’u kurtarmak için elinden geleni yapar. House’un serbest kalmasıyla adalet yerini bulmuş olsa da katil hâlâ bulunamamış, Tracy’nin vicdan azabı son bulmamıştır. Tracy’nin bulması gereken cevaplar onu yaşamak ya da ölmek üzerine bir seçime götürür. Ya adalet yerini bulacak ya da her şey sonsuza kadar bir sır olarak kalacaktır.

“Şaşırtıcı olduğu kadar dokunaklı bir kurguya sahip olan kitap, şiddet ve gerilim unsurları içerdiği halde, insanın içini acıtan bir burukluğa da sahip. Okurları muhteşem bir son bekliyor.”
—Booklist




Yorumum:

Sarah, yıllar önce esrarengiz bir şekilde kayboluyor. Ablası Tracy ise ona neler olduğunu öğrenmek için and içiyor. Kimya öğretmeni olan Tracy, cinayet masası dedektifi oluyor ve kardeşinin katilini bulmak için herşeyi yapmaya hazır.

Tracy, kardeşinin kayıbından sonra kendisini kardesinin basına gelenleri bulmak icin adıyor ve bu uğurda ciddi anlamda ailesini kaybediyor. Hırsı ve takıntısı, bazı olgularını kaybetmesine sebep oluyor.

Kardeşinin ceseti bulunduktan sonra daha da işin pesine düşüyor ve karanlık bazı olayları gün yüzüne çıkarıyor.

Kitabı genel olarak beğendim. Fakat bence, biraz aksiyonu az bir kitaptı. Haricinde kitabı sevdim.



10 Mart 2016 Perşembe

Kördüğüm- Calia Read

Tanıtım:


Kitabın adı: Kördüğüm
Orjinal adı: Unravel
Yazarın adı: Calia Read
Yayınevi: Yabancı
Sayfa: 333
Fiyatı: 20₺
Baskı: 2. Baskı, Şubat 2015
Alınan tarih: 3 Mart 2016
Puanım: 8/10


Arka kapak:


Bir ay önce, akıl hastanesine yatırıldım.

Dün, Lachlan ziyaretime geldi. Beni öptü ve aklımı kaçırmaya başladığımı söyledi.

Saatler sonra Max düşüncelerimi işgal etti; deli olmadığımı ve bana ihtiyacı olduğunu hatırlattı.

Birkaç dakika önce geçmişimi aydınlatmaya çalışarak gerçeklikten daha da uzaklaştım…

Şimdi, herkes benim aklımı kaçırdığımı düşünüyor ama ben onun gerçek olduğunu ve ne gördüğümü biliyorum…

Bana inanıyor musun?

“Seksi, gizemli ve etkileyici bir hikâye… Calia Read’in kelimeleri sizi esir edecek ve aklınızı başınızdan alacak!” 

--- Claire Contreras, There is No Light in Darkness’ın Yazarı.




Yorumum:


Naomi, bir aydır akıl hastanesinde yatıyor. Başına ne geldi de kendini bir anda orada buldu?

Herkes onun aklını kaçırdığına inanıyor ama o, onun gerçek olduğuna çok emin!

Peki neler oldu da Naomi şuan bu halde?!

Kitapta, Naomi, Lana, Lachlan ve Max isimlerini sıkça duyacaksınız ve bu kişiler etrafında gelişen olayları okuyacaksınız.

Arkadaşlar, okurken cok farklı duygular içindeydim. Kitapla ilgili ne desem, nasıl bir yorum yapsam spoiler olmasından korkuyorum.

İnsan zihni, bir olayı ne kafar kaldırabilir? Nereye kadar direnir? Peki nerede tükenir? Nerede patlama noktasına ulaşır?

Kitap çok güzel bir psikolojik kitaptı bence. Kitapla ilgili birkaç yorumda spoiler yediğim için olayları az çok tahmin ettim ama yine de etkilenmemi engellemedi.

Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Güzel bir kitaptı. 

Spoiler:

Arkadaşlar bu spoiler kısmını yazmak istedim çünkü duygularımı bir şekilde yazmam. Bir babanın, kısına cinsel gözle bakması ve onu bu konuda kullanması. Annenin bunu bilmesi.. Hayatımda okuduğum en iğrenç satırlardı. Böyle insanlar malesef ki var ve onlara "Allah Belanızı Versin!!!" diyorum. Geberin İnşallah!! Yani ne diyim size. Yahu karınız ne güne duruyor! Arkadaş git dışarıda bu işi yapanlarla ilgilen!! Bir kızın hayatını neden karartırsın!! Lanet olsun sizin gibilere!! Birşey diyemiyorum!! Çıldırmamak elde değil!!

Peki bunların hepsi, sizin içinizdeki ikinci kişiliğinizse o zaman ne yapardınız?


9 Mart 2016 Çarşamba

Scarlet- Marissa Meyer

Tanıtım:

Kitabın adı: Scarlet
Orjinal adı: Scarlet
Yazarın adı: Marissa Meyer
Yayınevi: Artemis
Sayfa: 486
Fiyatı: 24₺
Baskı:1. Baskı Aralık 2014
Alınan tarih: 14 Eylül 2015
Puanım: 7.5/10

Arka kapak:


DÜNYA YOK OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYAYKEN, KÜLKEDİSİ İle KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ’IN YOLLARI KESİŞECEK…

Mekanik ustası sayborg Cinder hapishaneden kaçma planları yapıyor ancak bunu başarabilse bile dış dünyanın tehlikelerine karşı kendini nasıl koruyacak? 

Dünya’nın diğer ucunda, Scarlet Benoit’nın büyükannesi günlerdir kayıp. Scarlet büyükannesini bulmasına yardımcı olabilecek bir sokak savaşçısı olan Wolf’la tanıştığında, başta bu yabancıya güvenmekte tereddüt ediyor. Ne de olsa sokaklar ‘kurt’larla dolu! 

Yolları kesişen Scarlet, Wolf ve Cinder birlikte esrarengiz bir maceraya atılırken onları bekleyen yeni bir gizemden habersizler. Şimdi üç masal kahramanı da Ay Ülkesi kraliçesinin hep bir adım önünde olmak zorunda. Çünkü kötü kalpli kraliçe, yakışıklı prensi kendi kralı ve esiri yapmak için elinden geleni ardına koymayacak. 


Cinder Hakkında:

“Sayborglar arasında bir beyaz atlı prens.”

- The Wall Street Journal

Marissa Meyer, Washington’ın Tacoma kasabasında doğup büyüdü. Henüz küçük bir çocukken kitaplara âşık olan Marissa, ergenlik yıllarından beri gençlik edebiyatı üzerine çalışıyor. Peri masallarına da büyük bir sevgi besleyen Marissa, gençlik günlerinden beri bu masalları yeniden kurguluyor ve bu tutkusundan da vazgeçecek gibi görünmüyor.




Yorumum:

Scarlet'in babaannesi kayıp. Onu bulmak için herşeyi deniyor ama ona bir türlü ulaşamıyor. Polisler de bu işi çözüme kavuşturamayıp dosyayı kapatınca, Scarlet, babaannesine ne olduğunu bulmak istiyor ve işin peşine düşüyor. Sokak savaşcısı Wolf ile yollara düşüyor ama ona güvenmeli mi işte ondan emin değil.

Bir yanda da Cinder var. Hapishaneden kaçma planlıyor. Fakat dışarıda onu nasıl tehlikeler bekliyor ve bunlardan nasıl korunacak orası muamma.

Kitapta nedense biraz eksiklikler ve kopukluklar hissettim. Bu durumu anlayamadım. Kitap, Scarlet karakterini anlatan ve onun çevresinde gelişen bir kitaptı fakat ben bunu çok net hissedemedim. Cinder, karakteri bence daha baskındı. Bu durumu nedense sevmedim. Kitap güzeldi fakat ne bileyim keşke Cinder daha arka planda olsaydı.

Kitapta beklediğim aksiyonu hissedemedim. Üzülerek söylüyorum bunu malesef. Kitap kötü değildi ama ne bileyim bence bir olay yoktu. İlk kitabı ben daha çok beğenmiştim. Bakalım Cress'te neler olacak. Ayrıca Levana'da var. Eee yayınevi Winter'ı da yakında yayınlayacağına göre bakalım neler olacak.