29 Haziran 2016 Çarşamba

Fangirl-Rainbow Rowell

Tanıtım


Kitabın adı: Fangirl
Orjinal adı: Fangirl
Yazarın adı: Rainbow Rowell
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Nisan 2016
Alınan tarih: 3 Haziran 3016
Sayfa: 416
Puanım: 7/10

Arka kapak:


GERÇEK VE DÜŞ ARASINDA SIKIŞMIŞ HAYALPEREST BİR GENÇ KIZ...
BİR ELMANIN İKİ YARISIYKEN FARKLI HAYATLARA SAVRULAN İKİ KARDEŞ
 
Cath bir Simon Snow hayranıdır.
Öyle ya, tüm dünya Simon Snow hayranıdır...
Ancak bu Cath için bir hayat felsefesidir ve o takipçi olma konusunda çok iyidir. İkiz kız kardeşi Wren’le çocukluklarından beri Simon Snow kitaplarını defalarca okumaktan, hayran kurgusu yazmaya kadar, kendilerini seriye adamış, annelerini kaybetmelerini de ancak bu şekilde atlatabilmişlerdir. Büyüdükçe Wren’in hayranlığı azalsa da Cath’in vazgeçmeye niyeti yoktur.
Üniversiteye gidecekleri sırada Wren, onunla aynı odada kalmak istemediğini söyleyince Cath kendi rahat dünyasının tamamen dışında, bir başına kalır. Son derece utangaç olan Cath, kendini yazdığı hayran kurgusuna kaptırmıştır. Hikâyesinde her zaman ne diyeceğini gayet iyi bilmekte ve gerçek hayatta hiç tecrübe etmediği romantizmi öyküsüne yansıtabilmektedir. Wren elinden tutmadan da Cath her şeyin üstesinden gelebilecek midir? Kendi hayatına başlamaya gerçekten hazır mıdır? Ya kendi hikâyelerini yazmaya?..
En önemlisi de Simon Snow sevdasını geride bırakma pahasına yola devam etmeyi istemekte midir?
 
“Son derece keyifli, sevgi dolu bir gençlik masalı; başarı kaderinde var.”
 New York Journal of Books
 
“Kesinlikle büyüleyici.”
Kirkus Reviews
 
“Rowell, son derece popülerleşmiş hayran kurgusu evrenini ve on sekiz yaşındaki bir kızın aklından geçenleri başarıyla aktarıyor.”
Entertainment Weekly
 
“Eğlenceli ve duygusal bir on sekiz yaş hikâyesi, aynı zamanda da genç bir yazarın kendi sesini arayışı... Dokunaklı ve son derece gerçekçi.”
Publishers Weekly
 
“Bu kitapta büyü yalnızca değneklerle yapılmıyor; Rowell’ın karmaşık, canlı, sorunlu ve mükemmel ilişkiler kaleme alma konusundaki inanılmaz yeteneği sayesinde yazı, büyüye dönüşüyor.”
Booklist
 
“Etkileyici bir on sekiz yaş romanı... Gerçekçi bir yaklaşımla ele alınmış karmaşık konularla dolu; zahmetsiz ve kusursuz anlatım da bu temaları ustaca birbirine bağlamış.”
School Library Journal





Yorumum:

Selam arkadaşlar,
Eleanor ve Park'tan sonra ikinci Rainbow Rowell kitabımı da okudum. Gerçi yazarın burada çevrilen son kitabı zaten. Başka da yok malesef. Umarım Carry On yakında çevrilir de elimize ulaşır erkenden..

Evet, Eleanor ve Park'a bayılmıştım. Şahaneydi. Fangirl ona göre benim için bir tık daha düşüktü. Yer yer sıkıldım bazen okurken ama bu durum çok etkilemedi beni. Bunun sebebi de sanırım karakterin fazla kapanık bir yapıda olması ve her şeye muhalefet cümleleriydi. Bu durumdan hoşlanmadım açıkçası. Fangirl olmak eğlencelidir. Fandom olmak eğlencelidir. Fakat bunun da dozu kaçmamalı bence. Yazarın atıfları bu noktalarda çok iyiydi.

Kitap ciddi ciddi Harry Potter atıflarıyla doluydu. Okurken çok eğlendim.

Cath ve Wren ikizler. Üniversiteye yeni başlıyorlar ve tamamen zıt karakterli iki kardeş bunlar. Cath ciddi anlamda asosyal, icine kapanık, insanlarla konuşmayı sevmeyen, arkadaş edinmekte zorluk çeken birisi. Wren ise tam tersi birisi. Cath'i sevemedim ya. Bu kadar da olmamalı bence bir insan. Oda arkadaşıyla bile konuşmaktan aciz. Yani arkadaşı ona yaklaşmak için yollar deniyor ve Cath sürekli bunları tepme derdinde. Bunları okurken canım sıkıldı yani. Karakter çok zorlama geldi bana.

Levi, Cath'in oda arkadaşının arkadaşı. Cath'e yakınlaşmaya ve arkadaş olmaya çalışıyor. Esprili ve cana yakın bir insan. Favori karakterlerimden zaten. Hele Cath'in babası tam favori ya. Tam genç düşüncelere sahip ve çocuklarını deli gibi seven bir adam.

Üniversite ortamına alışmaya çalışan Cath cidden bu hal ve tavırlarından dolayı cok zorlanıyor. Bir yanda da Simon Snow var. Bu 8 kitaplık bir serinin ana karakteri. Bir nevi Harry Potter'ımız gibi. Cath onunla kafayı o kadar bozmuş ki odasının her yerinden ona ait birşeyler var. Sıkı Simon hayranı olan Cath, aynı zamanda da sürekli olarak fan sayfasında yeni yeni hikayeler yazarak bunu iyiden iyiye kendine amaç edinmiş gibi. Kendini bu hikayelere kaptırmıl durumda. Hayali bir dünyada yaşıyor bence..

Cath ve Levi yakınlaşmaya başladıkça ikiliyi daha da sevmeye başladım. Hele Cath biraz daha normal seviyelerde insanlığa dönüş yaptı. Bunu görmek güzeldi. Üniversiteli gençlerin ilk yılını okumak, değişimlerini izlemek, hatalarını görmek.. kitabın ikinci yarısında daha keskin bir duruma ulaştı ve ben ikinci yarıyı daha keyifle okudum.

Yazarın diğer kitapları da yakında çevrilir umarım. Bakalım neler olacak..



28 Haziran 2016 Salı

Satranç-Stefan Zweig

Tanıtım

Kitabın adı: Satranç
Orjinal adı: Schachnovelle
Yazarın adı: Stefan Zweig
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa: 71
Baskı: 1. Sürüm Ocak 2014
Özellik: E-Kitap


Arka kapak:


New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic'e, ücreti karşılığında, bir parti satranç oynamayı teklif eder. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı bir göçmen, Dr. B., oyun sırasında kendini tutamayıp onlara karışınca şampiyonla karşılaşması önerilir kendisine. Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan ve uzunca bir süreyi bu odada, tek başına ve oyalanacak hiçbir şeyi olmadan geçiren, yalnızca sorgulama için odadan çıkarılan Dr. B., bir gün rastlantıyla eline geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde bu oyunun inceliklerini öğrenmiştir. Satranç tahtası ve taşları olmamasına rağmen, önce ekmekten yaptığı satranç taşlarıyla sonra da tümüyle zihninden oynayarak kuramsal bir satranç ustası olup çıkar. Ancak bu tutkusu yüzünden sinir krizine, beyin ateşine yakalanır. Tedavi olur, arkasından da serbest bırakılır. Yirmi yıldır eline satranç taşı almamış olsa da, Dr. B., gemide satranç şampiyonuyla oynadığı oyunu inanılmaz bir biçimde kazanır. Kendini olayın heyecanına kaptırarak maçın rövanşını oynamayı isteyince şaşırtıcı bir son bekler onu. Stefan Zweig'ın büyük bir ustalıkla kaleme aldığı kısa, ama yoğun romanı Satranç, gerilimli kurgusu, kahramanının ruhsal gelgitlerinin incelikle işlendiği dokusuyla bir solukta okunuyor.


Yorumum:

Selamlar herkese,

Size okuduğum ilk e-kitap yorumuyla geldim. Okuduğum e-kitaplarımı "e-kitap" etiketiyle blogumda bulabilirsiniz.

Zweig, benim için gerçekten en değerli yazarlardan birisi. Yazarın bir sürü kitabı var ve hepsini okuma fırsatım malesef ki olmadı ama elimden geldiğinde hepsini okumayı planlıyorum..

Zweig, kesinlikle herkesin tanıması ve okuması gereken bir yazar. Bu çok net!

Satranç, okuduğum ve beni etkileyen kitaplardan birisiydi gerçekten. Kesinlikle okunmalı. Bir kitaptan alınacak bu kadar da ders olmaz ki!

Satranç'la ilgili bir film izlemiştim ve bu kitaptan uyarlamamı değil mi emin değilim. Filmi uzun zaman önce izlemiştim ve tam olarak ayrıntılarını hatırlamıyorum ama kitabı okurken yer yer filmin bazı sahneleri kafamda canlandı. Belki de uyarlamasıdır. Onu da bilemiyorum artık.. Ama o filmi de kesinlikle izleyin derim..

Ailevi sorunları olan bir çocuk. Zeka geriliği var. Dilsiz. Yani insanlarla konuşmuyor ve hareketlerinde bile kısıtlı bir durumu var. Oturduğu yerden tüm gün kalkmayan, söylenenlere tepki veremeyen bir çocuk Czentovic.

Onu eğitmek için ona yardımcı olan Papaz, gerçekten zorluğun farkında. Ne yaptıysa da ona birşeyler öğrenemiyor ve çocukta hiçbir gelişim yok. Bu kadar tutuk bir çocuk için eğitim çok zor bir durum.

Zweig'in kitaplarında sevdiğim ama normal kitaplarda sevmediğim en temel şey, kitabı başkasının ağzından okumak. Şöyle ki, bu olay olmuş bitmiş. Bu hikaye dilden dile dolaşmış ve bunu size yakın bir arkadaşınız anlatıyormuş gibi hissettiriyor. Kesinlikle çok güzel bir söyleşi okurmuş gibi hissediyorsunuz..

Czentovic, bir gün satranç oynayan Papaz ve arkadaşını izliyorken kendini bir anda satranç oynarken buluyor. Papaz ve arkadaşı zamanla bu duruma şaşırıyorlar. Sesi soluğu çıkmayan bu çocuk bir anda, satranç şampiyonalarında buluyor kendini. Teker teker en iyi satranç oyuncularını bile yenmeye başlayan bu çocuk için hayat artık farklı bir hale geliyor. Tartışmalara ve büyük bir sansasyona dönüşüyor bu durum.

Satranç şampiyonu bu çocuk, ne zaman engelle karşılaşacak? Çok yakında!

Bu kitabı mutlaka okuyun! Kelimelerimi toparlayıp yorum yapamıyorum. Hayatın her hamlede bize neler öğrettiğini okumak, bunu basit bir satranç tahtasından öğrenmek..



25 Haziran 2016 Cumartesi

Senden Önce Ben

Tanıtım


Kitabın adı: Senden Önce Ben
Orjinal adı: Me Before You
Yazarın adı: Jojo Moyes
Yayınevi: Pegasus
İlk Kapak Baskı: 18. Baskı Mart 2016
Film Kapak Baskı: 1.Baskı Ciltli, Mayıs 2016
Alınan tarih: Ciltli: 20 Haziran 2016
Sayfa: 480
Puanım: 9.5/10


Arka kapak:


Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu…
 
Yaşamın ince detayları Lou’dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu…

Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.

Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou’nun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur? 
 
Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün…
 
“Arkadaşların elden ele dolaştıracağı bir kitap olacak.” The Independent
 
“Gözyaşları içinde koca bir kutu şekerleme yediğinizi hayal edin.” The Oprah Magazine
 
“Bu hikâyeyi kitap bittikten çok uzun bir süre sonra bile hatırlayacak, her daim yanınızda taşımak isteyeceksiniz.”
Romantic Book Lover
 
“David Nicholls’ın çok sevilen Bir Gün romanı gibi Senden Önce Ben de sona ermesini istemeyeceğiniz ve elinizden bırakmakta güçlük çekeceğiniz bir kitap olacak. Bu yürekten hikâye bize yepyeni bir hayata başlamak için asla geç kalmadığımızı anlatıyor.” bookpage.com
 
Senden Önce Ben lezzetli bir sürpriz gibi. Komik, umut dolu ve yürekleri burkuyor. Geceyarılarına kadar sayfaları çevirip duracaksınız. Lou ve Will  kalbinizi ele geçirecek ve kitap bittikten sonra bile orada kalmaya devam edecek.”
Eleanor Brown
 
“Okuduğum en muhteşem kitaplardan biri!” Sophie Kinsella
 
“Bu kitap gözlerinizi açıp dünyaya bambaşka bir şekilde bakmanızı sağlıyor.” C. A. Anderson
 
“Delicesine romantik.” Woman




Yorumum:


Öncelikle yorumuma geçmeden önce bu kitapla ilgili birşeyler söylemek istiyorum. Hayatımda önyargılı olduğum kitaplardan birisiydi Senden Önce Ben. Kesinlike buram buram önyargı kokuyordum yani o derece. Daha filminin çıkacağını bilmiyordum ve sürekli Pegasus'un çok satanlar aratmalarımda en başta çıkıyordu ve 18. Baskı yaptığını görünce dedim bi listeme ekleyeyim. Sürekli erteledim almayı erteledim. Vıcık vıcık bir aşk ktabı okurum diye düşünüyordum ve ben vıcık vıcık kitapları sevemiyorum. Nedense bu kitap bana öyle hissettiriyordu. Sonra dedim oku! Oku yani! Delirdin heralde amacın ne? Oku işte! Beğenmezsen beğenmezsin canım zorla mı? Sonra eski baskıyı sipariş verdim derken Ciltli film baskısı ve kitabın ikincisi olan Senden Sonra Ben'i de aldım ve okumaya başladım.. İşte tam burada önyargılarımın altında ezildim büzüldüm. Şu kadarını söyliyim ki kitap favorilerim arasına girdi. 

................................................................

Şimdi yorumuma geçmek istiyorum:

Kitapta herkesin de az çok bildiği gibi Louisa ve Will'in hikayesini okuyoruz. Lou, basit bir hayat yaşayan ve ufak tefek şeylerden mutlu olan bir kız. İşten eve evden işe gidip geldiği rutin bir hayatı var. Maddi durumları ailecek çok güçlü olmadığı için her daim çalışmak zorunda. Dedesinin hastalığından dolayı annesinin ona bakması gerekiyor. Haliyle evde çok fazla çalışan sayısı yok ve olanlarında gelirleri düşük. Bu nedenle işinden ayrılmak zorunda kalan Lou, iş bulma kurumuna başvuruyor ve evine çokta uzak olmayan kötürüm bir adamı bakmak, ona yardım etmek için dolgun miktarda bir iş buluyor. Başta bu işi kabul etmek istemiyor ama ailevi durumları da belli ve bu işe ihtiyacı var..

Will, bir motosikletin ona çarması sonucu felç kalmış bir genç adam. Zengin ve varlıklı bir ailesi var. Havai bir tip olmasına rağmen, bu durumu yaşadıktan sonra malesef çevresinde pek fazla insan da kalmamış. Durumun yaşattığı ruhsal çöküntüleri var. Bunu yaşayan kimin olmazdı ki zaten! Agresif ve huysuz.. Kimse ona kızamaz ama değil mi?

Lou, bu iş için ne kadar da emin olmasa da bir o kadar da Will'e yardım etmek istiyor. Will'in ailesi ne kadar da maddi olarak her tür desteği verebiliyor olsalar da bilemedim ya bence manevi olarak Will'e destek olmuyorlar ve bu durum çok üzücü bence. Will açısından ise bu durum daha da karanlık..

Birbirilerine ısınan ve birbirlerinin hayatlarını etkileyen bu iki karakteri okumak güzeldi. Will'in Lou'nin hayatını daha güzel bir hale sokma çabaları güzeldi. Onun başkalarını düşünerek yaşamak yerine kendi için yaşamasını istiyor ve Lou'yi sürekli bu konuda destekliyor. Will, yaşadığı ve bulunduğu bu durumla idare ediyor ama aynı zamanda da içten içe yıpranıyor.. Bu durum çok üzücü gerçekten..

Tabiki her güzel şey bir anda tepetaklak olur ya? İşte öyle bir hüzün çöktü içime. Okurken boğazım düğümlendi.. Yapma dedim yazara, etme, durr!! Ama durmadı!!

Bende son sayfayı kapatıp kendimi boş boş duvara bakarken buldum:(

Bu kitabı benim gibi okumayan varmı emin değilim ama varsa kesin okuyun!! Başka da birşey diyemem sizlere!!




23 Haziran 2016 Perşembe

E-Kitap Okuyucu: CALİBRO

Selam arkadaşlar,
Malum yaz tatili geldi ve herkes yaz için bir yerlere gidecek. Benim gibi kitaplığında dünyaca okunmamış kitap olanlar için kitap taşımak çok zor. Ben yaz tatilini bir kaç ay Trabzon'da olacağım ve köyde olacağım. Bu yüzden de onca kitabı yanımda taşımama imkan yok. Ayrıca kitapsız da bir gün geçiremeyeceğime göre: düşündüm taşındım. Calibro almaya karar verdim. Hem Babil.com mağazasından indirip okuyabileceğim hem de e-pub şeklinde indirip okuyabileceğim. Bu nedenle sizlerin de merakını gidermek ve biraz da olsa Calibro'yı sizlere göstermek istiyorum.

Evet, Calibro'ları www.babil.com sitesinden alabilirsiniz. Benim aldığım model "Calibro Touch Lux" 459₺ fiyatında. Almak isterseniz çeşitli fiyatlatda çekler alıp Calibro'nuza tanımlatabilirsiniz.

Özellikle Can Yayınları E-Kitap konusunda kendilerini fazlaca geliştirmiş. Ben bu kadar zengin bir altyapıları olduğunu düşünememiştim. Fakat bence Can Yayınları E-Kitapları çok pahalı. Keşke fiyat düşürme yoluna gitseler. Normal kitaplardan birkaç tl ucuzlar. Matbaa ücreti yok kağıt ücreti yok mürekkep ücreti yok! Ama neden normal kitaplarla yarışır bir fiyattalar ben anlam veremedim şahsen.. 

Calibro'yu dün elime aldım ve henüz detaylıca inceleyemedim ama şimdiden işime çok yarayacağı belli oldu. Dün bir kaç sayfa okuyayım dedim ve kesinlikle normal kitaplardan cok farklı yok. Bi kere göz yormuyor ve ben gözlerimin ağrısından kitap okuyamadığım zamanları bilirim. Çok ağrı çeken bir insanım. Calibro'lar özel mürekkep teknolojisiyle gelistirilmiş ve dokunurken bile farklı bir his bırakıyor. Bu çok hoş bir durum.

Calibro'da sevmediğim tek şey açma-kapama tuşu oldu. Ben basarken biraz zorlanıyorum. Tabletin alt tarafında olması ve tabletin alt kısmının hafif kavisli olması açma-kapama tuşunun kullanımını biraz zorlaştırmış bence. Umarım en kısa zamanda yeni çıkanlarda yada model yenilemelerinde üst tarafa alırlar tuşu. Buna da alışırım zamanla.. Suanlık tek sorunum o tuş gibi görünüyor..

Sizlere birkaç resimle Calibro'yu göstermek istiyorum..



Calibro kutusunu açtığınızda sizi bu şekilde bir görüntüyle karşılıyor. Bir adet Usb kablosuyla ve garanti kağıdıyla geliyor.





Kablonuz zarar görür ya da bozulursa Babil.com sitesinden 9.90₺ etiket fiyatıyla ve %35 indirimli olarak alabilirsiniz. İndirim oranları değişir mi bilmiyorum ama etiket fiyatı 9.90₺ kablonun.

Ayrıca isterseniz kılıf ve ekran koruyucu da uygun fiyatlardan temin edebilirsiniz.

Ekran koruyucu 9.90₺, Kılıflar 16.90₺ 18.90₺ civarlarında alabilirsiniz. İndirimli fiyatlarıyla tahmini olarak bu fiyatlardalar..



Açma-kapama tuşu, Micro sd kart girişi ve şarj etme bölmesi alt kısmında bu şekilde. Açma-kapama tuşunun yerini sevmediğimi söylemiştim. Sanırım ona da zamanla alışırım..



Burası da üstten görüntüsü. Zaten Calibro boyut olarak çok büyük değil. Pantolonunuzun arka cebine sığacak kadar bir büyüklüğü var. Boyutunun kücük olması bence çok avantajlı. Her yere taşınabilir kolaylıkla. Ağır da değil.




Elde bu sekilde duruyor ve tutuşu çok zarif. Kolaylıkla okuma sağlanıyor.




Açarken bu şekilde ana ekran yavaşca kayboluyor ve içerik görünüyor. Kütüphaneniz, mağazanız, ayarlar, google derken bir çok özellik karşınıza geliyor.



Ana ekran bu şekilde. İndirilen kitaplar direk kütüphanenizde yerini alıyor.





Okuma sayfaları bu şekilde. Seçici ve güzel. Çift parmağınızla sayfadaki yazıların boyutunu kendinizce ayarlayabilirsiniz.






Ayarlar bölümüne girip kendinize göre yapılandırma yapabilirsiniz.


Mağaza'ya girince istediğiniz kitabı indirebilirisiniz.

Arama butonuyla daha kolay bulabilirsiniz.






İster tamamen satın alırsınız isterseniz de kiralarsınız. 15 günlük kiralama süreleri var ve kitap fiyatına göre 1-3₺ arasında değiliyor kiralama süreleri. Fakat gördüğüm kadarıyla Can Yayınları bünyesindeki kitaplarda kiralama özelliği yok. Onları direk satın alıyorsunuz. 


Evet arkadaşlar, sanırım söyleyeceklerim bu kadar. E-kitap halinde okuduklarımı ve görüşlerimi blogumdaki E-KİTAP sekmesine tıklayarak bulabilirsiniz. Paylaşımlarımı yaparken E-KİTAP etiketini kullanacağım. Sizin için de benim içinde güzel olur. Yazın bol bol e-kitap pkuyacağım gibi görünüyor. Tabiki bol bol kitap alacağım gibi de görünüyor.. Kitapsız olmaz.. Kitapları koklamam da gerekli.. Herkese iyi günler dilerim. Umarım biraz da olsa yardımcı olabilmişimdir..


20 Haziran 2016 Pazartesi

Beklenti-Maggie Stiefvater

Tanıtım


Kitabın adı: Beklenti
Orjinal adı: Linger
Yazarın adı: Maggie Stiefvater
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Kasım 2015
Alınan tarih: 13 Haziran 2015
Sayfa: 384
Fiyatı: 29.50₺
Seri sıralaması: 2
Puanım: 7/10


Arka kapak:


Kurt kafatasındaki insan gözleri bana suyu hatırlatıyordu: Bahar göğünü yansıtan berrak su mavisi, yağmurda bulanmış bir dere kahverengisi, yazın yosun tutmaya başladığında rengi değişen göl yeşili, karla kaplı bir nehrin grisi. Eskiden yağmurla ıslanmış huşların arasından beni izleyen sadece Sam’in gözleriydi fakat şimdi bütün sürünün bakışlarını üzerimde hissediyordum; bilinen şeylerin, söze dökülmeyen şeylerin ağırlığıyla.

özlem.
Grace ve Sam birbirlerine kavuştukları anda, bir daha ayrılmamak için savaşmak zorunda kalacaklarını anlamışlardır. Sam için bu, kurtadam geçmişiyle hesaplaşmak anlamına gelmektedir; Grace içinse gittikçe belirsizleşen bir gelecekle yüzleşmek…

kayıp.
Bir anda dünyalarına giren yeni kurt Cole’un geçmişi ızdırap ve tehlikeyle doludur. Genç adam kendi iblisleriyle savaşırken kurt hayatına kucak açmakta ve insanlıkla bağlarını koparmaya çalışmaktadır.

beklenti.
Grace, Sam ve Cole için hayat iki kuvvet –kurt ve insan– arasındaki mücadeleden ibarettir; aşk ise iki farklı yüzünü hep aynı anda göstermektedir: yürek parçalayan ve mest eden, özgürleştiren ve tutsak düşüren, kışkırtan ve ürküten… Ama üç gencin dünyaları parçalanırken bile beklentileri hep aşk olacaktır…

“Ürperti, hayranların daha fazlasını istemesine sebep olduysa, Beklenti onları kesinlikle yalvartacak.”
Romantic Times





Yorumum:

İlk kitap tamamen giriş ve olayları anlama, karakterleri analiz etme ve tanıma kitabıydı. Hareketi daha azdı ve kesinlikle güzel bir giriş kitabıydı. İlk kitapta Sam ve Grace'in gözünden okuduk olayları. Onların gözlerinden izledik dünyalarını.

İkinci kitap: Beklenti

Kesinlikle beklentilerimi karşıladı. İlk kitapta Sam ve Grace'in anlatımları varken, ikinci kitapta başka karakterler ve olaylarda işin içine girdi. Anlatıcılar arttı ve bakış açıları değişti. Kesinlikle ilk kitaptan daha iyiydi. Cole ve İsabel'in de duygularını okumak, olaylara onların gözünden bakmak ayrıca heyecan katmıştı kitaba. Çünkü ben ilk kitapta onlarla ilgili çok net şeyler öğrenemedim ve onları tanıyamadım. Bu da hikayelerini merak etmeme sebep oldu.

Yazın da gelmesiyle beraber yavaş yavaş kurt formundan kurulan Sam için insani şeylere alışma evresine girdi kitap. Böyle başladı olaylar. Kendine yer edinmeye çalışan Sam, hala kendi içinde saklanmaya çalışıyor.

Grace ve Sam'in birbirlerine olan sevgileri güzeldi. Sam'in kurt olması her ne kadar sıkıntılı ve zorlu bir durum olsa da bence Grace yıllardır onları biliyormuş tanıyormuş gibi davranıyor ve bu benim hoşuma gitmedi. Yani insan biraz sorgulamalı bence. Sam'i seviyorum güzel bir karakter ama Grace nedense beni deli ediyor. Sanırım ondan pek haz almıyorum.

Arkadaşlar, kitabı yorumlamak istiyorum ama kitabın neresinden tutsam spoiler diye bağırıyor çünkü bir yerinden çıtlatsam zaten kitabı az çok çözersiniz ve okusanız da keyiy alamazsınız gibi geliyor bana. Bu nedenle biraz da olsa karakter analizi yapmayı daha uygun görüyorum.

Kitapta Sam ve Grace'in aşkını ve kavuşma azimlerini okurken bir yandan da Cole ve İsabel'i de okuyoruz.

Ben bu kitapyaki kurtların nedense kurt formlarını daha çok sevdiğini sezdim. Genelde izlediğim dizilerde yada okuduğum kitaplardaki kurtlar pek hayatlarından memnun tipler değillerdi. Bh nedenle kitabın bu olayı beni biraz şaşırttı açıkçası. Aslında farklı bir yaklaşımdı. Bence etkili de olmuş.

İsabel'i çok sevdim. Her ne kadar da güçlü bir karaktere ve güçlü bir aileye sahip olsa da içinde bambaşka şeyler yaşayan birisi. İsabel karakterini ben Gece Evi Serisi'ndeki Afrodit'e benzettim. Bazı esprileri ve konuşmaları sürekli onu anımsattı bana ve Afrodit benim favori kadın karakterlerimdendir..

Fantastik öğelerin az olduğu bir seri. Kurtadam teması olmasına rağmen esas tema aşk. Serinin üçüncü kitabında neler olacak bakalım. Yakın zamanda onu da okuyup yorumlamayı düşünüyorum..




17 Haziran 2016 Cuma

Tüm Sırların Sahibi Kız-M.R. Carey

Tanıtım


Kitabın adı: Tüm Sırların Sahibi Kız
Orjinal adı: The Girl With All The Gifts
Yazarın adı: M. R. Carey
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Nisan 2016
Alınan tarih: 26 Mayıs 2016
Sayfa: 413
Fiyatı: 29.90₺
Puanım: 9/10


Arka Kapak:


Her sabah Melanie’nin hücresine askerler giriyor. Biri üzerine silah doğrulturken, diğeri kızı tekerlekli sandalyesine bağlıyor; boyun, kol ve bacak kayışlarını sıkıyor… Ardından diğer çocuklara katılması için Melanie’yi sınıfa götürüyorlar. Ve bu her sabah böyle devam ediyor.
 
Ta ki bir numaralı denek, Doktor Caldwell’in laboratuvarına çağrılana dek…
Ve işte o gün, Pandora’nın ölü çocuklarının yeniden doğduğu gün olacak.
 
“Distopyaya deha dolu ve yaratıcı bir nefes daha katıldı.” Kirkus 
 
“Orijinal, gerilim dolu ve çok güçlü bir roman.” The Guardian
 
“Ürkütücü, hızlı tempolu bir roman ama insanın kalbini ısıtan bir yanı da var.”   Marie Claire
 
“Bilimkurguyu kendine yakın hissetmeyenlerin bile okuması gereken harika bir yapıt.” io9com
 
“İnsanı şaşkınlığa uğratıyor. Son sayfasına kadar ne olacağını merak etmekten kendimi alamadım. İnsan olmanın ne demek olduğunu sorguladım. Mükemmel.”  Naomi Alderman
 
“Carey, uçurumun kıyısına gelen dünyanın bir resmini çizmiş. Bir solukta okuyup bitirmekten başka hiçbir şey yapamadım.” 
Boing Boing
 
“Capcanlı tasvirlerle dolu ve şaşırtıcı derecede dokunaklı.”  Metro
 
“İnsan olmanın manasının tam orta yerine nişan alan sürükleyici bir bilimkurgu.” Psychologies
 
“Mükemmel bir sonla taçlandırılmış, sürükleyici bir roman.” Samantha Shannon 
 
“Şoke edici sonuyla tam bir şaheser.” FABULOUS - SUN magazine
 
“Sizi kendisine esir edip zincirlerinizi asla bırakmayacak.” John Ajvide Lindqvist 
 
“Samimi ve amansız bir öykü. Gerilimin dozu hiç düşmüyor.” Joss Whedon
 
“Son sayfasına kadar diken üstünde oturmaya devam edeceksiniz.”  ELLE 

“Karmaşık, dokunaklı, umut dolu ve zekice kurgulanmış bir roman. Gizem dolu.” Harper's Bazaar

“Şahane. Elinizden bırakamayacaksınız.”  Sunday Times

“Dokunaklı bir hikâye, herkese tavsiye edilecek türden.”  Scifinow

“Sayfaları çevirirken nefes almayı unuttuğum anlar oldu.”  Booktopia

“Hem duygu hem de gerilim dolu harika bir roman.”  Mindfood

"Bu yıl yalnızca bir kitap okuyacaksanız bunu okuyun.”  Martina Cole
 
“O kadar sürükleyici ki elinizden bırakamayacaksınız.”  i09com
 
“Harikulade.” The Daily  Telegraph
 
"Eşşiz ve ürkütücü." Booklist
 
“Tam bir başyapıt.” Sun
 
“Hafızalardan silinmeyecek.” Vogue




Yorumum:


Okuduğum en iyi kurgulardan birisiydi.  Çok fazla distopya sevmem ben. Fakat bazı distopyalar da favorilerim arasındadır. Mesela, Cesur Yeni Dünya.. Mesela, Labirent serisi..

Hele ki Labirent serisi. Okuduğum en sağlam serilerdendi.

Tüm Sırların Sahibi Kız, tam olarak Labirent serisini okurken hissettiğim heyecanı, keyfi, mutluluğu bana hissettirdi. 

Bu kitap ciddi anlamda Labirent'in ana kurgusuna benziyordu. Sanırım yazar biraz da olsa ondan etkilenerek bu kitabı yazmış. Bence çok güzel olmuş. Bir kaç benzerlik haricinde kurgu çok sağlamdı ve kitap favorilerim arasında girdi. Labirent'i okuyanlar zaten yorumumu okuduktan sonra benzerliklerini az çok anlayacaklardır.

Bir askeri üst var. Gençler burada belirli dersler görüyorlar. Eğitim alıyorlar. Fakat çok ağır şartlar var. Derslere giderken elleri ayakları her şekilde bağlanıyor ve hareketsiz şekilde derslerini geçiriyorlar.

Melanie, burada olan gençlerden birisi. Çok zeki. Bir dahinin zekasına sahip. Çok fazla sorguluyor ve öğrendiği şeyler üzerinden kendince istatikler yapıyor.

Bu askeri üs, ciddi önlemlerle çevrili bir yer. Dışarıda Açlar var. Bir çeşit hastalığa yakalanan insanlar. Ölüden farkları yok. Zombi gibi canlandılar kafamda.

Üsteki çocuklar aslında denek. Bu hastalığa yakalanan fakat konuşabilen, düşünebilen,öğrenebilenler. Bu durumu farklı gören insanlar da onların üzerinde deneyler yapıyorlar ve durumun neden böyle olduğunu anlamaya çalışıyorlar.

Kitapta bazı eksiklikler vardı. Evet, yer yer bunları hissettim ama çok fazla da gözüme batmadı. Bence ciddi ciddi kitabın devamı gelmeli. Yoksa kitaptaki bazı şeyler kafamda eksik kalmış olacak..

Kitaptaki tüm karakterleri çok sevdim. Bence okuduğum en güzel karakterlerdendiler.

Çavuş, askeri geçmişine ve askeri eğitimine rağmen ne kadar keskin bir karakter olsa da onun içindeki naif insanı görmek güzeldi.

Doktor Caldwell, başlarda beni ne kadar deli etse de kesinlikle yaptığı çoğu şeyde ve aldığı çoğu kararda ona hak verdim.

Öğretmen Justineau, bence en iyi karakterlerdendi. Dik başlılığı ve düşündüklerini söylemekte ve yapmaktaki keskinliği taktir edilecek düzeydeydi.

Melanie, baş karakter olsa bile bu kitapta nedense en az sevdiğim karakterdi. Ben bu kitaptan bir puan kıracaksam onu kesinlikle Melanie'den kırarım. Bence en keskin karakter olması gerekirken çok çekinik kaldı ve bu beni sinirlendirdi. Ben kitap boyunca onun daha net hikayenin içinde olmasını bekledim. Fakat onun durumu göz önünde bulundurulunca yazarın onun için yazdığı bu hikayedeki yeri gayet yerindeydi ama ben onu daha keskin ve net bir karakter olarak okumayı daha çok isterdim.

Kitabın sonu, bence son gibi değildi. Kesinlikle bir devam kitabı olmalı. Olmalı yani! Ötesi yok! Çok heyecanlı bir yerde bitti ve bence devamı gelmeli. Devamı gelecek mi bilmiyorum ama gelmeli:)

Kitabı severek ve merakla okudum. Bence sizde bir şans verin ve bu kitabı okuyun!! Hatta mutlaka okuyun!!




12 Haziran 2016 Pazar

İkinci Şans-Robyn Schneider

Tanıtım


Kitabın adı: İkinci Şans 
Orjinal adı: Extraordinary Means
Yazarın adı: Robyn Schneider
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Nisan 2016
Alınan tarih: 8 Haziran 2016
Sayfa: 336
Fiyatı: 32,50₺
Puanım: 9/10


Arka kapak:


EN ÖLÜMCÜL VİRÜS BİLE UMUT VE AŞK KARŞISINDA YENİK DÜŞER. ÇÜNKÜ İKİNCİ ŞANSLAR BUNU GEREKTİRİR.
 
Derslerinde son derece başarılı olan Lane, on yedi yaşına geldiğinde kendini, tedavi edilemeyen tüberkülozdan mustarip halde, Latham Yurdu sanatoryumundaki gençlerin arasında bulur. Yarı hastane yarı yatılı okul olan Latham, katı kurallar ve kafa karıştırıcı uygulamalarla doludur; öğrencilerin kahvaltıyı kaçırınca ceza almaları, Fransızca dersinden çakmalarından daha kolaydır.
 
Lane çocukluğundan tanıdığı utangaç ve yalnız Sadie’yle Latham’da karşılaştığında, belalı bir arkadaş grubuna katılmış olan genç kızın esprili, korkusuz ve son derece ilgi çekici bir karaktere büründüğünü şaşkınlıkla fark eder. 
Zaman geçtikçe Lane de Sadie’nin grubunun bir parçası haline gelir. İki genç sonunda hastalıklarının aslında sadece bir başlangıç olduğunu; hastalığın insanın gerçek kişiliğini belirlemediğini ve aşkın, onun ilacı olduğunu keşfedecektir. 
 
“Yaşam, ölüm, korku ve ikinci şanslar üzerine yazılmış bu roman, zekice espriler, mütevazı bir mizah ve dikkat çekici karakterleriyle, kitap rafında durduğu gibi durmayacak.”
VOYA 
 
“Schneider’in hayatı dolu dolu yaşama temasını incelikle işlediği bu kitap, Aynı Yıldızın Altında’nın öncülük ettiği gençlik edebiyatını sevenler için kaçırılmaması gereken bir cevher.” 
School Library Journal
 
“Hastalığa yakalanmış gençlerin belirsiz kaderi ve onların yeni başlangıçlara dair umudu arasındaki denge, okurları oldukça düşündürecek.” 
Publishers Weekly 
 
“Ölümcül hastalıkları ele alan gençlik romanlarının yükselişte olduğu bugünlerde, türün meraklıları ve hüzün dolu bir aşk hikâyesi arayan okurlar için ideal bir eser.”
Children’s Literature
 
Aynı Yıldızın Altında’nın hikâyesine doyamayan hayranlar için bu kitap son derece tatmin edici olacak.” 
Booklist




Yorumum:


Bu tarz kitapları seviyorum. Okuduğum "hastalık" temalı birçok kitap var ve hepsi bende bir şekilde iz bırakanlardandı. Evet, anlayacağınız üzere bu kitapta hastalık temalı bir kitap.

Ben bu tarz kitapları okurken, kitapta anlatılan bir olaydan ziyade o olayları yaşayan insanların ruh halini okumayı ve anlamayı daha çok seviyorum. Bir gün bende hasta olsam acaba psikolojim nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Okuduğum bazı satırlardan yada kahramanın o anki fevri davranışlarından sonra, ben olsam sanırım daha kötüsünü yapardım diyorum ve o an şükretmem için bir çok şey olduğunu farkediyorum.

Bu kitapta da olaydan ziyade o olayı yaşayan karakterlerin analizi çok güzeldi. Bu kitabı sevdim ve bence okuyun.. Belki de size de birşeyler katar..

Lane, tüberküloz hastalığına yakalanan bir genç. 17 yaşında ve başarılı okul hayatını bir anda kenara bırakıp kendisini Latham adlı bir yurtta buluyor. Yarı okul yarı hastane gibi olan bu yerde herkes hasta. Derslerinden başarılı olup olmamaları önemli eğil ama düzenli olarak beslenmeleri ve bol bol yemek yemeleri daha önemli. Lane kendini burada buluyor. Ben okurken, Lane'in isyankar çocuk gibi ortalığı birbirine katacağını düşündüm ama o bence çok olgun bir karakter ve gerçekten akıllı bir insan. Evet, yer yer bu durumdan şikayetçi ama bu duruma sevdikleri ve arkadaşları için katlanmak zorunda olduğunun da farkında..

Sadie, Latham'ın belalı bir grubunda olan kızımız. Zaten kitap Lane ve Sadie'in ağzından anlatılıyor. İkisinin ağzından anlatılması benim hoşuma gitti. Karakterlerin kendi iç dünyalarını okumak ve yaşadıkları duygusal iniş-çıkışları kendi kafamda canlandırmak kitabı daha iyi anlamama sebep oldu. Sandie, çocukluğunda utangaç ve yalnız bir kızken burada tamamen farklı. Sadie'in hastalıkla başa cıkması bence Lane'e göre daha sertti. Kendini içe kapatmak yerine dışa vuruyor ve belki de çığlıklarını böyle duyurmaya çalışıyor.

Kitapta Harry Potter kitaplarına göndermeler vardı ve okurken keyiflendim. Ya ne bileyim Harry Potter bambaşka bir düny yarattı edebiyat dünyasında..

Arkadaşlık,aşk,hayaller.. Herşeyi gördüm bu kitapta. Bazı şeylerin ne olursa olsun kaçınılmaz sona ulaştığını bazı şeylerin ne olursa olsun birlik beraberlik aşıldığını gördüm.. Bu kitabı okuyun derim.. Okuyun!!



9 Haziran 2016 Perşembe

Ölüm Meleği-Vincent Kliesch

Tanıtım


Kitabın adı: Ölüm Meleği
Orjinal adı: Die Reinheit des Todes
Yazarın adı: Vincent Kliesch
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Nisan 2016
Alınan tarih: 26 Mayıs 2016
Sayfa: 288
Fiyatı: 27.50₺
Puanım: 8/10


Arka kapak:


Bir melek gibi görünüyor.
Birçok ismi var. Ve öldürüyor, arkasında tek bir iz bile bırakmadan…
 
Bir seri katil Berlin’de cinayetler işlemeye başlar. Üçüncü kurban, yaşlı bir kadın, beyaz bir gömleğin içinde evindeki yemek masasının üzerinde bulunur. Her adli tıp ekibinin korkulu rüyası gerçek olmuştur; ev köşe bucak temizlenmiş, geride tek bir iz bile kalmamıştır. Emniyet teşkilatı, “Temizlik Şeytanı” adını verdiği bu esrarengiz katili yakalamak için son çareyi kendine has, alışılmadık metotlarıyla vahşi bir katliamı aydınlatan Julius Kern’i aramakta bulur. Ancak Kern eskisi gibi değildir, çünkü bu katliamın sorumlusu Tassilo’nun beraat etmesiyle birlikte bu davanın etkisinden bir türlü kurtulamamıştır. Kendini sorgulamaya ve kâbuslar görmeye devam etmektedir. Tam bu sırada karşısına çıkan bu zorlu meydan okuma onu eski günlerine geri döndürür fakat soruşturma bir türlü ilerlememektedir. Zaman gittikçe daralırken Kern de kendisini sonuca götürecek bir ipucu bulma umuduyla uykusuz geceler geçirir ancak katil bir sonraki kurbanını aramaya başlamıştır bile…
 
Kern sonunda peşinde olduğu adamı yakalamak için ömründe bir daha asla görmek istemediği başka bir seri katilin, Tassilo’nun, yardımına ihtiyacı olduğunu kabul etmek zorunda kalır.
 
Titiz bir seri katil ile kâbuslarını geride bırakmaya çalışan bir dedektifin kanlı düellosuna hazır olun!
 



Yorumum:


Kitap hızlı bir şekilde başladı. Polisiye gerilim türü kitapların olaylara direk girmesini çok seviyorum. Çünkü ortada ya bir cinayet vardır ya bir katil vardır. Bu net bir şey ve bunların uzatılmış olarak okunduğu kitapları sevmiyorum. Okurken sıkılıyorum bu durumlarda ama bu kitap şahane bir giriş yaptı ve ben kendimi direk olayların içinde buldum.

Temizlik hastası bir seri katil var ve üç cinayet işlemiş. Adam insanları öldürüyor ve ardından her yeri köşe bucak en derin yerlerine kadar ve her malzemeye özel temizleyicilerle temizliyor. İşin içinden bir türlü çıkamayan polisler, bu konuda uzman olan ve olayları farklı şekillerde çözmeye çalışan Julius Kern'i çağırıyor. Kern geçmişinde bazı şeyler yaşamış ve eskisi gibi değil fakat bu cinayetler onun ilgisini çekiyor. Kern, katili ararken katilimiz de kurban arayışında. Arkadaşlar ben ilk defa bir kitabı okurken katil için üzüldüm. Geçmişe dönüş sayfalarında ve katille ilgili olayların anlatıldığı sayfalarda çok etkilendim. Kitabın tek eksisi olarak olayı çok hızlı şekilde çözdüler izlenimine kapıldım ama zaten kitap kısa bir kitap ve böyle olması gerekirdi zaten. Yazar sanırım Kern karakteriyle ilgili yeni kitap yazma sürecindeymiş. Merakla bekliyor olacağım.. Bakalım bizleri nasıl karşılayacak. Yazarın kalemini beğendim..



7 Haziran 2016 Salı

Eleanor ve Park-Rainbow Rowell

Tanıtım


Kitabın adı: Eleanor ve Park
Orjinal adı: Eleanor and Park
Yazarın adı: Rainbow Rowell
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 2. Baskı Mart 2016
Alınan tarih: 3 Haziran 2016
Sayfa: 360
Fiyatı: 32.50₺
Puanım: 9/10


Arka kapak:


İki uyumsuz insan

Sıradışı bir aşk


Eleanor

Kızıl saçlar, tuhaf giysiler. Park başını çevirene kadar onun arkasında duran; o uyanana kadar yanında uzanan; diğer herkesi daha soluk, daha sıradan ve yetersiz gösteren… Eleanor.


Park

Bir şarkıyı ona dinletmeden Eleanor’un seveceğini bilen; o sonunu anlatmadan esprilerine gülen; göğsünde, tam boğazının altında, Eleanor’u ona verdiği sözleri tutmaya itecek bir yere sahip olan… Park.

İlk aşkın sonsuza dek sürmeyeceğini bilecek kadar zeki ama bunu deneyecek kadar cesur ve umutsuz, on altı yaşındaki iki talihsiz âşığın bir okul yılı boyunca süren hikâyesi.

Eleanor, Park’la karşılaştığında siz de ilk aşkınızı ve nasıl da büyülendiğinizi hatırlayacaksınız...


“Eleanor&Park, genç olup bir kıza aşık olmanın ötesinde, genç olup bir kitaba âşık olma hissini de hatırlattı bana.”

John Green, Aynı Yıldızın Altında’nın yazarı


“Komik, umut dolu, biraz küfürbaz, seksi ve hüzünlü… Bu tatlı aşk hikâyesi hem gençleri hem de yetişkinleri etkileyecek.”

Kirkus Reviews


“Bu çekici, zeki ve naif hikâye gerçek aşkla dopdolu. Okurlar Eleanor&Park’a hayran kalacak.”

Gayle Forman, Eğer Yaşarsam’ın yazarı


“Birbirini gerçekten çok seven ve mutluluklarının önüne çıkan her türlü zorluğu atlatabileceklerine inanan iki gence dair bu roman tam bir cevher.”

Caley Anderson


“Rowell hikâye boyunca okuyucuyu sürekli şaşırtıyor ve aydınlık ile karanlığı son sayfaya kadar dengede tutuyor.”

Publishers Weekly



“Eleanor ile Park’ın saf, çekingen fakat giderek olgunlaşan ilişkisi hem nefes kesici hem de yürek burkucu.”

Booklist



“Eleanor & Park aşk ve dışlananlar hakkında nefes nefese okuyacağınız bir roman.”

Stephanie Perkins



“Sevimli, cesur ve etkileyici…Rainbow Rowell aykırı iki âşığın unutulmaz öyküsünü kaleme almış.Yazarın ilk romanı kalbinize girip orada kalmanın bir yolunu bulacak.”

Courtney Summers



2014 Michael L. Printz

Gençlik Edebiyatı Onur Ödülü



Boston Globe-Horn Book

2013'ün En İyi Kitabı Ödülü



Publishers Weekly

2013'ün En İyi Gençlik Kitabı Ödülü


New York Times Book Review

2013'ün En İyi Gençlik Kitabı


Kirkus Reviews

2013'ün En İyi Gençlik Kitabı


ABD National Public Radio

2013'ün En İyi Kitabı




Yorumum:


Selam arkadaşlar,
Öncelikle bu kitabı ilk çıktığından beri almakla almamak arasında gelip gidiyordum. Çünkü tarzı aşk ve ben çoğu zaman aşk kitaplarını fazla klasik oldukları için sevmiyorum. Bu kitabı da klasik midir? korkusuyla alıp okumak istemiyordum. Fakat, dur! dedim.. Şansını dene ve bu yazarın kitaplarını oku! İşte karşınızdayım. Eleanor ve Park yorumuyla sizlerleyim:)

Yorumuma geçeyim..

Arkadaşlar kitabı beğendim. Beklediğimden güzeldi ve bu tarz aşk hikayeleri benim ilgimi çeken türde. Klasik ve yakışıklı oğlan popüler kız, şımarık hareketler, ahlaki sorunlu olaylarla birbirine çekilen gençler gibi olayları okumayı sevmiyorum.

Eleanor ve Park karakterleri normalden daha farklıydı. Bir kere aileleri tabiri caizse zengin şahane oww woww değil. O kusursuz tablo yok ortada. Bu çok iyi bence. Kimsenin hayatı kusursuz değil çünkü.

Aynı otobüste okula gitmeleriyle başlıyor hikaye. Park, başını belaya sokmamak için Steve, Mikey gibi baş belalarına bulaşmamaya çalışıyor. Otobüste bir kenarda kendi halinde müzik dinleyen etliye sütlüye karışmayan bir gençken otobüse binen okulda yeni olan Eleanor ise tamamen kendini belanın içinde buluyor. Yeni olduğu için ezilmeye müsait. Her zaman sorun olarak görülüyor. Kendine Park'ın yanında yer buluyor. Sessizce tanışıyorlar. Sessizce birbirlerine yakınlaşıyorlar..

Kitapta en sevdiğim olay, iki karakterin de sessizce birbirleriyle iletişim kurmalarıydı. Park'ın saygı duyması, Eleanor'un heyecanı.. Güzeldi yahu! Okurken keyif aldım. Eleanor'un ailevi sorunlarını okurken üzüldüm ama. Annesi çocuklarını gerçekten seven bir kadın ve keşke hayatı başka şekilde yönlenseydi dedim kendi kendime..

Bu iki karakter aslında birbirlerine hiç de zıt insanlar değiller. Belki yaşantıları, yöreleri farklı olabilir ama o kadar çok ortak noltaları var ki! İster istemez bazı satırları okurken tebessüm ettim..

Kitapta sevdiğim diğer nokta anlatıldığı tarihti. 1986. Evet, okumaya başlarken kitabın günümüz lakayık aşklarını laçka sevgili durumlarını anlatacağını düşünürken bir anda karşıma kasetçalarda müzik dinlerken pili bitirmekten korkan masum bir kız ve o kızı mutlu etmek için sadece pil almak isteyen bir erkek çıkınca bu durum fazlasıyla hoşuma gitti..

Herşey güzel giderken, mutlu giderken, heyecanlı giderken, bu iki zıt insan acaba daha nelerle karşılaşacaklardı ki!

Kitap ortalarında durağanlaştı. Beni sıkmadı okurken yine de keyif aldım ama biraz da olsa heyecanım azaldı okurken.

Kitabın devamı çıkar mı bilmiyorum. Muhtemelen cıkmaz. Ama cıkarsa keyifle bu ikilinin sevgisini okuyabilirim:) Herkese mutlu günler..


6 Haziran 2016 Pazartesi

Beni Beklerken-Sibel Oral

Tanıtım


Kitabın adı: Beni Beklerken 
Yazarın adı: Sibel Oral
Yayınevi: On8 Kitap
Baskı: Haziran 2016
Alınan tarih: 1 Haziran 2016
Sayfa: 200
Fiyatı: 15₺
Puanım: 10/10

Arka kapak:


Başparmağının tırnağını kapağın içine ittirdi ve madalyon açılıverdi. Bir kadın... Bir kadının fotoğrafı... Kadın gülmüyor ama sanki bakmıyor da, görmüyor da... Kadın, Özlem’in avucunun içinde. 
Dünyadaki hiçbir gidiş seninki kadar acı bir kalış yaşatmayacak bana anne...
Özlem’in dizleri artık bedenini taşıyamıyordu; yere çöktü. Gözyaşlarını durduramıyordu. Kendine sarılıp ağlamak, kendini kucaklamak istiyordu.
 Kovdum seni anne!
Onun adı, Bayan X’in var oluşu, annesinin de yok oluşu anlamına geliyordu. Kilitli kapılarını açabilen bir tek “Duygu” vardı. Kaygan zeminde dönüş yoktu; birbirine dolanan hayaller ya kördüğüm olacak ya da umudu diriltecekti...
Gazeteci yazar Sibel Oral’ın ilk kez 2006 yılında yayımlanan romanı Beni Beklerken, tamamen gözden geçirilmiş ve yenilenmiş baskısıyla ON8‘de. Günümüz Türkiye’sinde yaşayan iki genç kızın kendini bulma çırpınışlarını ele alan kitap, insanın kendiyle ve yaşadığı toplumla tanışma sürecindeki hesaplaşmalarını lirik bir anlatımla işliyor. Ebeveyn davranış ve tutumlarının, hayat yolculuğunun başındaki kalplerde yarattığı hisleri de aktaran yazar, gençlere kendi dillerinden sesleniyor. Arka planda çalan müzik, yaşanılan onca şeye ritim tutarken, sessiz bir kedi de satır aralarında dolaşıyor...




Yorumum:


Arkadaşlar ben bu kitaba yorum yazamam. Kitabı gözyaşlarıyla okudum. Hele sonunu!! Ahhh!! Hayatımda okuduğum en değerli kitaplardan birisi oldu. İçim yanıyor. Yüreğim burkuldu. Arkadaşlar cümleler boğazımda düğümleniyor. Bu kitabı alın okuyun!! Çok net! Özellikle 17-20 yaş aralığında çocukları olan anneler-babalar kesinlikle okumalılar bu kitabı!!
Çocuklarınızı dinleyin! Onlara değer verin! Onların sessiz çığlıklarını duyun! Duygu ve Özlem.. Onların hikayesini okumak.. İçim yandı. Özlem'in anne hasreti. Ona annelik yapmaya çalışan koca yürekli kadın.. Seni seviyorum. Her zaman onun yanında oldun. Annesine olan özlemine ve sana davranışlarına rağmen onu sevdin. Duygu, senin adına çok üzgünüm. Öz annen olmasına rağmen sana tattırdığı duygular için lanetler okudum. İki sorunlu gencin hayatından okuduğum bu kesit.. Doğuran mı anne bakan mı? Seven mi? İçinde sevgi olan mı? Aile baskısı, elalem ne der korkusu.. Ahhh içim yanıyor. Keske sonu böyle olmasaydı.. Özlem, Duygu.. Boşlukta yaşayan ruhlar.. Sadece sevgiydi istedikleri! İlgiydi! Fark edilmekti!! Kurtarılmaya çalışan hayatlar, sönen hayatlar, yiten hayaller.. Okuduğum en güzel kitapsın sen ya!! Offf!! Okuyun bu kitabı! Alın okuyun arkadaşlar!!
Bu kitabı bizlere armağan ettiği için @sibeloral cidden çok teşekkür ederim. Boğazım düğümlendi ama yazıyorum. Dehşet içinde her satırı okudum. Duygularımda boğuluyorum şuan.. @on8kitap iyi ki bu kitabı yayınladınız ve iyiki bende okudum! Bazı şeyler yazılmalıdır! Bu kitap yazılması ve yayınlanması gereken kitaplardan birisiydi..





3 Haziran 2016 Cuma

Kalbimdeki Gizli Katil-Peter Swanson

Tanıtım


Kitabın adı: Kalbimdeki Gizli Katil
Orjinal adı: The Girl With a Clock For a Heart
Yazarın adı: Peter Swanson
Yayınevi: Altın Kitaplar
Baskı: 1. Baskı Mayıs 2016
Alınan tarih: 1 Haziran 2016
Fiyatı: 18₺
Sayfa: 248
Puanım: 9/10


Arka kapak:


George Foss, kırk yaşına merdiven dayamışken, dünyasındaki renklerin giderek solduğunu hissediyordu: Ona göre, artık delicesine âşık olmayı ya da onu sıradanlaşan günlük yaşamından söküp alacak bir sürpriz olmasını umacak yaşı geçmişti. İş çıkışında akşamlarını bir barda beyzbol hakkında konuşarak, bazen eski sevgilisi Irene’la buluşarak veya yirmi yıl önce ortadan kaybolan sevgilisini düşünerek geçiriyordu. Ta ki bu sevgili ortaya çıkana kadar… 

George, Liana Decter’le tekrar karşılaşmayı hem defalarca hayal etmiş hem de bu ihtimal yüzünden dehşete düşmüştü. Çünkü bu kadın esrarengiz bir bulmaca gibiydi; yalanla gerçeğin sınırlarının belirsizleştiği tekinsiz bir hikâyesi vardı. Fakat şimdi, George’un yardımına ihtiyaç duyuyordu: Peşinde bazı adamların olduğunu söylüyordu – hayatı tehlikedeydi. Bu karşılaşmadan sonra George, çok geçmeden yalan ve ihanet dolu, çıkışı olmayan bir girdabın içine sürüklenecekti.

“Birbirine paralel hikâyeler şaşırtıcı sürprizlerle sonuçlanıyor… Kara roman ve kara mizahın harika bir karışımı.” 
– Boston Globe 

“İhanetin, hilenin, gerilimin büyük bir ustalıkla işlendiği bir yolculuğa hazır olun.” – New York Journal of Books




Yorumum:


Peter Swanson'in ilk kitabı, Öldürmeye Değer Kişiler kitabını okuduktan sonra ciddi ciddi favorilerim arasına girmişti yazar. Okuduğum ve en şaşırdığım kitaplardan birisiydi. Bu nedenle de yazar ciddi anlamda beklentimi tavan yaptırdı..

Kalbimdeki Gizli Katil'e de başkarken büyük umutlarla başladım ve yazar yine beni şaşırtmadı. Yine meraklanarak okudum ve yine şahaneydi yine! Bu yazar, Peter Swanson, bunda sonra favori yazarlarım arasında yerini aldı..

George Foss ve Liana Decter arasındaki hikayeyi okuyoruz kitapta. Baş sayfalarda aşk gibi görünüyor ama kesinlikle aşkla alakalı değil bu kitap. Kitabın en güzel yanlarından biriside bu. Yazar her sayfada çok güzel şekilde meraklandırmayı biliyor. 

George, orta yaşlarda bir adam. Hayatını monoton tarzda yaşıyor. Gençlik aşkı Audrey Beck(Liana) intihar(!) edip hayatından bir anda çıkıp gidiyor. Kızın bu durumu hem işin ilginç yanı hem de kimsenin anlayamadığı bir olay. Bende okurken ciddi anlamda bir soru işareti olduğunu anladım ve kitabı okurken sürekli bazı detaylar üzerinde gidip geldim.

Sanırım Şeytan'ın cinsiyet olsaydı cidden Kadın olurdu. Bazı kadınlar Şeytana bile papucunu ters giydirir. 

George'in hayatına bir anda tekrar giren Liana'nın başı dertte ve ondan yardım istiyor. George bir anda kendini bambaşka bir ortamın içinde buluyor.

Yaşanılan bazı olayların akabinde okuduğum satırlar beni cidden çok şaşırttı. Neresinden tutup yazsam spoiler olacak diye korkuyorum. Kim kimdi neciydi nerden geldi anlamaya çalışmak öyle zordu ki.. Kitap şahaneydi tek kelimeyle. Yazar yine favorilerim arasına soktu kitabını. Bence bu yazarı okuyun!!