30 Eylül 2016 Cuma

Eylül 2016 Okuma Listesi

Eylül ayı ile karşınızdayım. Bu ay Kurban Bayramı da vardı... Bakalım neler okudum:)

15 kitap okundu...


1. 3 Eylül - Kamelyalı Kadın (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
2. 4 Eylül - Siyah Lale (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
3. 6 Eylül - Eksik Parça (Pegasus)
4. 8 Eylül - İnsan Neyle Yaşar (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
5. 9 Eylül - Bir İdam Mahkumunun Son Günü (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
6. 11 Eylül - Araf (Pegasus)
7. 14 Eylül - Bıçak Sırtı (Pegasus)
8. 16 Eylül - İvan İlyiç'in Ölümü (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
9. 18 Eylül - Ayrılık (Pegasus)
10. 20 Eylül- Akıl Çıkmazı (Pegasus)
11. 25 Eylül - Ağıt (Pegasus)
12. 26 Eylül - Beyaz Geceler (Can)
13. 27 Eylül - Yaman Adam (Can)
14. 28 Eylül - Dünyanın Bütün Sabahları (Sel)
15. 30 Eylül - Albaya Mektup Yok (Can)



18 Eylül 2016 Pazar

Hayat Denen Mucizeler Bütünü-Anthony Marra

Tanıtım


Kitabın adı: Hayat Denen Mucizeler Bütünü 
Orjinal adı: A Constellation Of Vital Phenomena
Yazarın adı: Anthony Marra
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Ağustos 2016
Alınan tarih: 10 Eylül 2016
Sayfa: 414
Fiyatı: 29,90₺
Puanım:


Arka kapak:


Hayat asla düz bir çizgide ilerlemez. Onun hayatı da sönmüş bir yıldızın etrafında düzensiz daireler çiziyordu. Tıpkı ışığı hapseden bir ampulün çevresinde dönüp duran bir güve gibi...
 
Çeçenistan’ın küçük bir köyünde yaşayan sekiz yaşındaki Havva, babasını alıp götüren Rus askerlerinden kaçmayı başarmıştır. Ateşe verilen evini karlar altındaki ormanda saklandığı yerden izlerken komşuları Ahmet tarafından kurtarılır. Fakat bir somun ekmek için her şeyi yapmaya hazır muhbirlerin bulunduğu bu köyde Ahmet’in onu saklayabileceği güvenli bir yer yoktur. Yine de bir zamanlar en yakın arkadaşı olan adamın kızını kurtarması gerektiğine karar verir. Böylece onu güvenli olduğunu düşündüğü tek yere götürür; sadece adını bildiği bir doktorun –Sonja Rabina’nın– çalıştığı bombalanmış bir hastaneye… Sargı bezi bulmanın cephane bulmaktan daha zor olduğu, dikişlerin diş ipiyle atıldığı ve yalnızca doğum ve travma servisleriyle hizmet veren bir hastane…

Birlikte geçirdikleri o beş tuhaf günde Havva, Doktor Sonja ile Ahmet’in kaderini tek bir yörüngede birleştiren güç, umutları ve tutkuları unutma isteğini alıp götüren rüzgâr, zinciri tamamlayıp çemberin kapanmasını sağlayan son halka olur. Çünkü yıllar süren savaştan sonra hayat artık çok basit ve nettir: Biri doğar, diğeri ölür, hayat yeniden başlar.
 
“Sıra dışı bir hikâye! Yirmi birinci yüzyılın Savaş ve Barış’ı… Marra felaketler karşısında yıldızlara özgü sakinliğini doğruca Tolstoy’dan almış gibi görünüyor.” New York Times
 
“Marra, zarafet ile trajedi tutamlarını üstün bir hayal gücüyle dikkatlice örmüş. Bu kitaptaki her şey umut ve acı verici bir kalp atışıyla yüceliyor.” San Francisco Chronicle
 
“Yıllardır okuduğum en dokunaklı kitap. Çeçenistan’daki küçük bir köyü muhteşem bir dille anlatan Amerikalı yazar Marra, savaş kurbanlarına dair zamansız bir trajedi ortaya koymuş.” Washingtonian
 
“Bu kitap, ters yüz olmuş bir dünyanın etrafa dağılan parçalarını bir araya getirerek kaostan doğan güzelliğin acımasız bir formunu yaratıyor. Hem hüzünlü bir mizah anlayışıyla hem de baş döndürücü bir şiirsellikle
kaleme alınmış.” Chicago Tribune

 


Yorumum:


Savaşın insan hayatını, insanların hayatlarını nasıl etkilediğine dair bir kitap. Çeçenistan'lı minik Havva'nın ve diğerlerinin hikayesi. Babasının askerler tarafından götürülmesiyle kimsesiz kalan Havva için tek sığınak, babasının en yakın arkadaşı Ahmet oluyor. Ahmet'le beraber bir hastaneye sığınan Havva için hayat başlıyor. Zorluklar arasında güzellikler bulmak, o küçük umut kıvılcımını görmek ise herkesin harcı değil..



15 Eylül 2016 Perşembe

Ayrılık-Tara Hudson

Tanıtım


Kitabın adı: Ayrılık 
Orjinal adı: Arise
Yazarın adı: Tara Hudson
Yayınevi: Pegasus 
Baskı: 1. Baskı Nisan 2015
Alınan tarih: 7 Eylül 2016
Sayfa: 400
Fiyatı: 30₺
Seri adı: Araf 
Seri sıralaması: 2. Kitap (Üçleme)
Puanım: 7.5/10


Arka kapak:


Benimle geçirdiği Her saniye, Bana dokunduğu her an Sanki çok ağır nüfuz eden Bir zehir gibiydi... Bunu sona erdirmeliydim. Hem de hemen. 

“Paranormal tutkunları muhteşem kurgusuyla Amelia’nın hikâyesinin ikinci bölümüne bayılacaklar.”  
VOYA 

“Hudson paranormal türünde üst sıralardaki yerini korumayı başarıyor. Kayda değer bir devam kitabı… Türün hayranları kesinlikle memnun kalacak.”  Kirkus Reviews 




Yorumum:

İlk kitabın muhteşemliğin sonra hiç ertelemeden ikincisine başladım ve gerçekten seriyi sevdim. İlk kitaba göre temposu malesef düşüktü. Fakat bu kitabı sevmememi engellemese de yer yer eksikliğini de hissettim. İlk kitapta kafama takılan bir takım soruların bu kitapta çözüleceğini düşünmüştüm ama bazıları çözümlenmedi. 

Bundan sonraki yorumumu lütfen ilk kitabı okumayanlar okumasın. Sizin için spoiler olabilir..

Evet, Amelia ve Josh gittikçe yakınlaşıyorlar bu kitapta ama başka sorunlar malesef ki onların bir şekilde uzaklaşmalarını gerektiriyor.

Kahinlerin arasında kendine yer edinebileb Amelia için durum bira karmaşık hal alırken ben bu kadar genç kahinlerin bir arada olacağını düşünmemistim. Kitaba bir anda bir kaç kişi eklendi ve ben bu durumu pek sevemedim. Hiçbiri kötü karakterler olarak girmediler ama ne bileyim bana fazla geldi bu durum.

Beklentimin yüksek olması mıydı sorun bilemiyorum ama bu kitabı çok sevemedim.. Sorularımı cevaplamadı. Bazılarını cevaplasa da yetersiz kaldı. Ayrıca çok fazla genç karakter işin içine girince biraz da olsa koptum. İlk kitapta babaannesi falan olaylara girince ben ikincisi bomba gibi gelir diye düşündüm ama bu sefer de ergen kahinler işe girince biraz hüsran yaşadım..
Kitapta Amelia ve Josh'ın haricinde bir çok karakter daha vardı ve hepsini takip etmek beni biraz boğdu. Amelia'yı öldürmek için yapılanları okuyoruz bu kitapta ve durum biraz da olsa karışıyor.. Bakalım üçüncü ve final kitabında neler olacak...

13 Eylül 2016 Salı

Bıçak Sırtı-Michelle Hodkin

Tanıtım


Kitabın adı: Bıçak Sırtı
Orjinal adı: The Evolution Of Mara Dyer
Yazarın adı: Michelle Hodkin
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Eylül 2015
Alınan tarih: 7 Eylül 2016
Sayfa: 487
Fiyatı: 29.90₺
Seri adı: Mara Dyer Serisi
Seri sıralaması: 2. Kitap (Üçleme)
Puanım: 8.5/10

Arka kapak:

Mara Dyer bir zamanlar geçmişinden kaçabileceğini sanıyordu.
Ama kaçamayacaktı.
Sorunları kendi kafasında yarattığını düşünüyordu.
Ama yanılıyordu.
Yaşadığı onca şeyden sonra, sevdiği çocuğun artık sır saklayamayacağına inanıyordu.
Ama aldanıyordu.
Gerçekler ortaya çıkmaya ve seçimler ölümcül sonuçlar doğurmaya başladığında Mara bu karmaşadan aklını yitirmeden çıkmayı başarabilecek mi?

“Okuyucular hikâyenin gerçekçi ve muhteşem kahramanlarıyla kendinden geçecek, doğaüstü kurgusuna kendilerini kaptıracaklar.”
School Library Journal

“Mara’nın ürpertici ve etkileyici hikâyesi bağımlılık yapıyor. Aynı zamanda şaşırtıcı derecede romantik ve karmaşık. Hodkin paranormal gençlik romanını tamamen kendine özgü bir seviyeye taşımış.” Romantic Times

“Yazarlığa yeni adım atan Hodkin tutkulu aşk hikâyesini paranormal gizemle bir araya getirerek okuyuculara yine ters köşe yaptırıyor. Okurlar, ilk kitaptaki gibi, psikologların sözlerine inanıp Mara’nın akıl sağlığından şüpheye düşecek, Noah’nın gerçek niyetini sorgulayacak ve serinin son kitabını dört gözle bekleyecek.” Booklist

“Serinin bu ikinci kitabı, ilk kitapta ortaya çıkan bazı soruları yanıtlarken, okuyucuyu yepyeni sorular ve merak uyandırıcı bir sonla baş başa bırakıyor.” VOYA

“Bu heyecanlı devam kitabında Hodkin okurlarını son sayfaya kadar merak içinde bırakarak entrika ve aldatmaca yüklü bir hikâye sunuyor. Hayranları yazarın ilk kitapta yarattığı dünyaya geri dönmenin coşkusuyla sonunu görmek için sabırsızlanacaklar.”
Children’s Literature, Veronica Bartles




Yorumum:

Selam arkadaşlar,
Serini ikinci kitabını hız kesmeden okumalıyım dedim ve üçlemenin ikinci kitabı Bıçak Sırtı ile karşınızdayım:) Evet, ilk kitabı okumadıysanız lütfen buradan sonrasını okumayın. Çünkü ilk kitabı okumuş olduğunuzu düşünerek bu yorumu yapacağım. Okumadıysanız sizin için spoiler olabilir yorumum...

Evet gelelim yoruma,

İlk kitabın sonu süper meraklı bir şekilde bitmişti ve ikinci kitap tam olarak biten yerden başladı. Bu çok hoşuma gitti. Genelde çoğu serinin ilk kitabı şahane ve meraklandırıcı bir şekilde biter ama ikinci kitapta bir türlü olaya giriş yapılamaz.. Bu kitap tam tersiydi. Olaya direk giriş yaptı ve bir anda kendimi aksiyonun içinde buldum. Bu açıdan çok iyi oldu.

Mara, ilk kitaptan bildiğimiz gibi birine karşı "keşke ölse" dediğinde veya "keşke boğularak ölse" dediğinde o insanlar o şekilde ölüyorlardı. Bu durumun neden ve ne sebeple oluyor? Kafamızda kocaman bir soru işaretiydi..


Mara, bir yandan yaşadıklarına anlam vermeye çalışırken bir yandan da olayları çözmek için Noah ile ele ele verip durumu çözmeye çalışıyor. Noah'tan başkası ona inanmıyor ve Mara ne yapacağınız bilmez durumda.. Kendilerini bu durumdan kurtarmaya çalışırken ortaya çıkan yeni gelişmeler, bu ikili için tehlikeli bir hal alıyor..

Bakalım üçüncü kitapta neler olacak?

Seriyi sevdim. Fakat, yer yer eksik geldi bana. Aksiyon çok düşüktü. Okurken. Heyecanlandım ama düşündüklerimin çoğu da çıktı.. Bakalım üçüncü kitapta nasıl bir final olacak.. Orta yüksek bir seri oldu benim için:)


11 Eylül 2016 Pazar

Araf-Tara Hudson

Tanıtım


Kitabın adı: Araf
Orjinal adı: Hereafter
Yazarın adı: Tara Hudson
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Eylül 2014
Alınan tarih: 9 Eylül 2016
Fiyatı: 30₺
Sayfa: 400
Seri adı: Araf Serisi
Seri sırası: Üçleme-1. Kitap
Puanım:


Arka kapak:


“SAF, DOKUNAKLI VE HAYALETLİ BİR AŞK HİKÂYESİ”
Becca Fitzpatrick, Fısıltı’nın yazarı

Yine nehirde süzülüyordum.

Ancak bu kez nefes aldığımda ciğerlerim, etrafımı saran çamurlu suyla dolmuyordu. Bedenim bu kâbustan önceki kadar hafifti hâlâ. Nehirde süzülüyor, öfkeli akıntının sürüklemesinden etkilenmiyordu. Artık bir şeyler farklıydı; bu karanlık, beni kıvrandıran sahne, korkunç rüyalarımda yaşadığım sahnenin neredeyse aynısıydı.Neredeyse...
Çünkü bu kez boğulan ben değildim.Oydu.




Yorumum:


Selam arkadaşlar..
Uzun zamandır bu seriyi alıp almamak konusunda delilermgibi kararsızdım. Köydeyim ve yaz boyunca klasikler ve modern klasikler okumaya başlamıştım ve  onları okurken aralara güncel kitaplar da ekliyorum. Bu nedenle de kendime bir seri arıyordum ve işte Araf serisini aldım. İlk kitabı da bitirdim ve beklentimin çok üstünde bir kitap oldu. Beğendim ve iyiki almışım diyorum. Umarım serinin geri kalanı da benim için böyle güzel olur..

Ben yorumuma geçeyim yavaş yavaş...

Evet, paranormal bir seri okuyoruz. Amelia bir hayalet. Boğulduğu gölde sıkışıp kalmış, kimsenin göremediği-duyamadığı ve yalnızlıkla boğuşan bir ruh. Hayatı hakkında hatırladığı pel birşey yok. Adını biliyor ama soyadı yok. 18 yaşında olduğunu biliyor ama doğum gününü hatırlamıyor. Ailesiyle ilgili hiçbir fikri yok. Günleri bir şekilde geçip gidiyor ve ne yapacağını kendisi de bilmiyorum. Ta ki bir gün bir kaza sonucu arabasıyla suya dalan Josh ile karşılaşana kadar..

Josh onu başta farketmiyor ama sonrasında onu görüyor ve onun varlığını bilen ilk kişi oluyor. Amelia için bu his bir ilk. Daha önce bu duyguya tatmayan Amelia heyecanlı ve konuyla ilgili de meraklı..

Kitap bir anda çekici bir hal almaya başlıyor. Eli'nin kitaba girmesiyle ciddi anlamda paranormal olaylar karşınıza çıkıyor. Öteki dünya, araya sıkışan ruhlar, cadılar, kahinler.. 

Josh ve Amelia'nın bu olağanüstü karşılaşması ve akabinde gelişen olaylar süper heyecanlıydı. 

Serinin devamını okumak için sabırsızlanıyorum. En kısa zamanda ikinci kitaba başlayacağım. Başlamalıyım!!



Eksik Parça-Michelle Hodkin

Tanıtım


Kitabın adı: Eksik Parça
Orjinal adı: The Unbecoming Of Mara Dyer
Yazarın adı: Michelle Hodkin
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 3. Baskı Mart 2016
Alınan tarih: 7 Eylül 2016
Sayfa: 424
Fiyatı: 29.90₺
Seri adı: Mara Dyer Serisi
Seri sıralaması: 1. Kitap (Üçleme)
Puanım: 7/10


Arka kapak:


Mara Dyer- 1  

Bir gün uyandığında son birkaç gününü hatırlayamadığını düşün..

Mucizevi bir şekilde kurtulduğun kazada tüm arkadaşlarını kaybettiğini,  Ailenin yeni bir sayfa açmak için taşınmak zorunda kaldığını,  Kendi geçmişinle ilgili senden daha fazlasını bilen bir çocukla tanıştığını,  Tüm yaşadıklarından sonra yeniden âşık olabildiğini,  Gerçek olması imkânsız halüsinasyonlar gördüğünü,  Aklını kaçırdığından endişelenmeye başladığını düşün.  Ne yapardın?  Mara Dyer işte bu sorunun cevabını öğrenmek üzere…  

"Mara Dyer’ın unutulmaz bir rüyayı andıran, gizemli ve romantik hikâyesi sizi esir alacak.”
Cassandra Clare, New York Times çoksatanı Mortal Instruments serisinin yazarı 

“Eksik Parça kara mizah, merak uyandıran gerilim ve samimiyet arasında nadir bulunan bir denge kurmayı başarmış. Bir an kahkaha atarken hemen arkasından korkup tüm ışıkları açarak battaniyenin altına girmek istedim. Michelle Hodkin, tüyler ürperten betimlemeleri ve iç ısıtan romantik sahneleriyle yetenek ve kalitesini gözler önüne sermiş. Daha önce böyle bir roman okumamıştım.”  
Veronica Roth, New York Times çoksatanı Divergent serisinin yazarı 

“Eksik Parça, zekice yazılmış, büyüleyici bir gerilim romanı. Gizemli erkekleri, tehlikeli kadınları ve çok karmaşık aşk hikâyelerini sevenler için mükemmel bir eser.”  
Kirsten Miller, New York Times çoksatan yazarı 

“Vay canına. Michelle Hodkin’in ilk kitabı sizi son sayfasına kadar merakta bırakacak.”  
Beth Revis, New York Times çoksatan yazarı 

“Şiirsel ve tatlı olduğu kadar ürkütücü ve karmaşık hikâyesiyle Eksik Parça’yı elimden bırakamadım. Bu kitabı okurken bütün ışıkları açın.”  
Rachel Hawkins, New York Times çoksatan yazarı 


Yorumum:


Bu seriyle ilgili bir çok yorum okudum. Seriyi almak aklımda bile yoktu. Bir anda sepete attım ve aldım. Saniyelik bir durumdu anlayacağınız.. Serinin ilk kitabıyla ilgili de çok fazla olumlu yorum okumamıştım. Serinin diğer iki kitabının süper olduğunu ama ilk kitabın ortalama olduğunu söylemişlerdi.. Evet, Eksik Parça kitabı benim için de ortalama bir kitap oldu. Güzeldi. Okuttu kendini. Ama eksikti. Ve inanıyorum ki serinim devamında bu eksiklikler kapanacak. Hele o son! Çok güzeldi. Tüm kitabın ortalama gidişatını kafamdan silecek kadar iyiydi. Bakalım devamında neler olacak. Zaten fazla bekletmeden devamını da okuyacağım..
Mara Dyer, arkadaşlarıyla gittiği ve döküntü bir yerde başlarına gelen kaza sonucu gözünü hastanede açıyor. Bu kazada tüm arkadaşları ölmüş, kendisi ise sağ kurtulmuş. Hafızasında bu anların eksik olduğu Mara için hayat bir anda tepe taklak oluyor ve bu durumdan kurtulmak için ailesiyle birlikte başka bir yere taşınıyorlar. Yeni bir başlangıcın herkese iyi geleceğini düşünüyorlar. Fakat sorun şu ki Mara sürekli olarak halüsinasyonlar görüyor ve iyiden iyiye kendini deli sanmaya başlıyor...
Mara'yı sevdim. Beklediğimden daha iyi üstesinden geldi bu durumun. Noah'tan tam olarak nefret ettim. Sinir bir karakter gerçekten. Okuduğum en itici erkek karakterdi. Mara'nın devamında neler yaşayacağını çok ama çok merak ediyorum. Bence devamı çok daha güzel olacak. Yakın zamanda Bıçak Sırtı'nı okuyacağım. Bakalım neler olacak:)


10 Eylül 2016 Cumartesi

Bir İdam Mahkumunun Son Günü-Victor Hugo

Tanıtım


Kitabın adı: Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Yazarın adı: Victor Hugo
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa: 136
Fiyatı: 10₺
Puanım: 9/10

Arka kapak:


Bir İdam Mahkumunun Son Günü, dünya edebiyatının ölümsüzlerinden Victor Hugo'nun (1802-1885) yirmi altı yaşında yazdığı bir gençlik yapıtıdır. Victor Hugo'nun içerik olarak bu romandaki amacı çok yalın, çok açık: İdam cezasının hem trajik, hem de saçma yanını göstermek. Onun büyüklüğünde, onun dehasında bir yazar için böyle bir savı insan ve etik boyutlarıyla sergileyerek kanıtlamak hiç de güç değil. Ama bu romanın büyük önemi başka özelliklerinden kaynaklanıyor. Bu yapıt, birinci tekil kişi ben ile yazılan romanın ilk örneği. Daha önce böyle bir yöntem bilinmiyor. Demek ki bu özelliğiyle bir yol açıcı, bir öncü bu roman. Roman kahramanının da dediği gibi, bir tür zihinsel otopsi olan bu romanda, modern edebiyatın ilk iç monoloğu ile karşılaşıyoruz. Bir İdam Mahk-munun Son Günü, bir yazınsal yenilik olan Samuel Beckett ve Georges Bataille'ı haber veriyor. Bu da romanın bir başka önemli özelliği. Bataille ve Beckett'i tanıdıktan sonra bu romanı daha iyi kavrıyoruz. İdam mahk- munun kendisine ironik bir gözle bir başkası olarak bakışı ise, Victor Hugo'nun Arthur Rimbaud'dan kırk yıl önce `Ben Bir Başkasıdır' düşüncesini yaşamış olduğunu gösteriyor.


Yorumum:


Aslında biteli saatler oldu ama ben ilk defa yorum yazamadım. Çok zorlandım. Duygularımla başa çıkamadım ve şuan debeleniyorum. Klasik kitaplara yorum yazmak ne kadar da zormuş! Ahhh muhteşemdi.. Sefiller'i okumuştum yazarın dilinden. Kısaltılmış eseriydi ve yakın zamanda 5li ciltlerini almayı planlıyorum uzunca hissetmek için...
İdam cezası.. Şuan da gündemimizde olan ve şahsen benim de gelmesini istediğim bir ceza. Tabiki gerçekten hakedenler için.. Bu konu tartışılır bir mevzu elbette.. Fakat, yazar benim gibi birisini bile dumura uğrattı.. İdam cezasının haklı yanlarının olmadıdığını gözler önüne serdi. Peki, şöyle bir sorun var! Her ceza işleyen insan, kahramanımız gibi pişmanlık duyuyor mu? Mesela bu adam normal bir ceza alsaydı. Örneğin bilmem kaç yıl hapis yada müebbet falan.. Neyse.. O zaman da bu şekilde pişman olacak mıydı? Bence hayır! Çünkü yazar son satırlarda keskinlikle bunu belirtmişti bence. Evet, Hugo için idama giden bir adamın duyguları, düşünceleri, hayata bakış açısı ve pişmanlıkları çok net şekilde gözler önüne seriliydi. Fakat ben karakterimizin o son andaki pişmanlığını yersiz buldum. Ölüm korkusunun verdiği pişmanlık.. Son pişmanlık.. Dönüşü olmayan o son viraj..
Aslında kendisini ifade edebilecek haftaları vardı ama, o son anda bunları dile getirmesi çok ironikti..
Bir yandan idama karşı evet ama bir yandan da bence  karşı çıkamadı yazar.. Benim düşüncem tabiki bu yönde.. Yazarın betimlemeleri, anlatımı, sade ve şık tasvirleri muhteşemdi...
İdama giden adamın hücresinde yaşadıklarını okumak, iç hesaplaşmalarına tanık olmak benim için en zoruydu. İnsan en çok kendiyle kaldığında zorlanır ya! İşte bu adamın da en zor anları hücresinde kendisiyle yaşadıklarıydı.. O özgürlüğünün alınmasını ve ölüme çarptırılmayı başlarda haklı görse de sonradan bununla başa çıkmak her şeyden daha zor geliyor..
Son pişmanlık fayda etmez.. Hayatta insanın başına ne geleceği de belli olmaz.. İdam olmalı mı olmamalı mı? Buna birşey diyemem ama idamın hala geçerli olduğu ülkeler de yok değil? Belki gerçekten bazıları sonuna kadar idamı hakediyor.. Ama ben bu kısacık ölümü yeterli bulmuyorum!!


3 Eylül 2016 Cumartesi

Kamelyalı Kadın-Alexandre Dumas

Tanıtım


Kitabın adı: Kamelyalı Kadın
Yazarın adı: Alexandre Dumas
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 
Baskı: 8. Baskı
Sayfa: 240
Fiyatı: 14₺
Puanım: 9/10


Arka kapak:


Alexandre Dumas fils (1824-1895); Henüz 24 yaşında yayımladığı Kamelyalı Kadın’ın (1848) içtenliğiyle tüm zamanların en tanınan aşk romanlarından birini imza atmakla kalmamış; Verdi’nin La Traviata (1853) operasından günümüze, gerek sanatı gerekse hayatı etkilemeyi sürdürmüştür.
Tahsin Yücel (1933); Dergilerde ilk ürünlerinin yayımlandığı 1950’den günümüze, edebiyatımızın son elli yılına damga vuran en önemli ustalarındandır. Gerek öykü ve roman, gerekse deneme ve eleştirel çalışmalarıyla ufuk açan bu önemli yazarın Balzac’tan Flaubert’e, Gide’den Camus’ye çeviri edebiyatımıza katkılarıysa, 80 kitabı aşmaktadır.


Yorumum:


Duygularımı tarif etmem, kitaptan aldıklarımı size yazarak izah etmemin imkanı yok.. Bazı kitaplar yıllar geçse de hala okunurlar; modaları geçmek şöyle dursun, daha da artar ve kült eser olurlar.. Peki, bu kitap kült olmayı hakediyor mu? Kesinlikle! Tartışmasız! Haddim dahi olamaz buna karar vermek! Muhteşemdi! Kelimeleri bulamıyorum gerçekten Dumas, bir kere daha gönlümü kazandı..

Kamelyalı Kadın.. Dönenim hayat kadını olan Marguerite'in trajik hayatı. Yani hayat kadını demek doğru mı bilmiyorum ama kitapta bu tabir yosma olarak geçiyor..
Kitap, yazarın ağzından anlatılıyor. Yaşanan bir olayı bize aktarıyor yazar. Çok güzel bir kadın olan Marguerite herkesin ilgisini çeken bir kadın.  Yaşamı ne kadar zorlu da olsa.. Hani vardır ya o asaletlerinden ödün vermeyen insanlar.. Her daim çizgilerinden çıkmayan, acılarını da sevinçlerini de içlerinde yaşayan.. İşte öyle bir insan.. Hele o dönemlere bakıldığında da insanlarda garip bir sosyetelik var. Değişik bir duygu bunu size anlatmaya çalışmak..

Marguerite vereme yakalanmış ve ölüm döşeğinde. Haliyle kuruluşu da yok tabiki. Ölüm onun için kaçınılmaz. Fakat ölümünü beklerken, kaç hayata dokundu, kaç hayatı kendine hayran bıraktı. Kaç hayatı kendine imrendirdi. Ya da kaç hayat onun gibi olmamak için direndi.. Peki kaç hayat ona gerçek bir aşkla bağlandı ve onu tüm yaşantısına rağmen deliler gibi sevdi?

Evet, bu bir aşk romanı. Ama öyle normal bir aşk romanı değil. Birçok hayata dokunan bir aşk romanı. Detaylı, üzücü, nahoş.. Gencecik bir kadının hüzünlü, kısacık, dokunaklı bir hayat hikayesi..
Kitapta, olayları yazarımıza anlatan aşığı, nedensizce beni farklı düşüncelere sürükledi.. Sanki yazar, aslında tam olarak o adamın yerinde olmak istiyor gibiydi. Marguerite'nin hayatını merak edişi, bunun peşine düşmesi ve aşığından bu hikayeyi dinleyip yazması farklı bir olay ama, ben nedensizce yazarın iç dünyasında; "aşığın yerinde olsam bu kadına karşı ne hissederdim?" sorusunu kendine sorduğunu düşündüm.. Tabiki bu benim kendi hayal dünyama ait bir düşünce..




Suçlu-Magali Wiener

Tanıtım


Kitabın adı: Suçlu
Yayınevi: On8
Sayfa: 284
Fiyatı: 18₺
Puanım: 8/10


Arka kapak:

“Bir bütün olmuştuk. Mükemmel uyum. Her şey yolundaydı. Son derece yolunda. Tam istediğim gibi. Küçük, tatlı bir ölüm. Kalbinin kısacık durduğu, sana kendini canlı hissettiren o an. Bana hayat veren rüzgârda titreyerek, uykuya daldım. Gülümsüyordum. Tamamlanmıştım. Erkektim.”


Bir konser. Âşık olduğu kızı dinlemeye giden bir delikanlı. Yüzücü, okulunda başarılı. Kız, solisti olduğu grubun şarkılarını söylerken, delikanlı da onu büyük bir sevgiyle dinliyor. Konserden sonra birlikte yürüyorlar. Gece. Biraz sarhoşlar. Bir parka girip çimlere oturuyorlar. Kız yorgun olduğunu söylüyor, çimlere uzanıyor. Delikanlı, kızı öpmeye başlıyor. Sevişiyorlar. Çimlerin üzerinde uyuyorlar. Delikanlı evine geliyor, çok mutlu. Âşık olduğu kızla sevişti. Kapı çalıyor. Polis. Delikanlı, tecavüz suçlamasıyla karakola çağırılıyor…

Parkta yaşanan bir gecenin ardından hayatları paramparça olan iki genç insan, Magali Wiéner’ın kaleminde adaleti arıyor. Evet ve hayırın sınırı nerede başlayıp, nerede bitiyor? Yaşamları derinden sarsan soruların peşinde uzun bir sorgu, bir yanıt arayışı.


Yorumum:


Şuan bu kitapla ilgili düşüncelerim çok karmaşık. Kitabı sevmekle nefret etmek arasında gidip geliyorum. Okuduğum satırlar beni dehşete soktu. Bir insanın hayatı bir gecede nasıl kararırmış! Bunu görmek dehşet bir durumdu benim için.. Sevdiği kızla yaşadığı bir gecenin ardından, sabah uyandığında ona tecavüz ettiğini söyleyip şikayet edilmesi üzerine kahramanımızı çok korkunç günler bekliyor. Aşk ve şiddet arasındaki fark nelerdir!? Genç bir erkek için aşk nedir? Genç bir kız için aşk nedir? Peki sevgi bu iki cinsiyet arasında nasıl farklılıklar gösterir?

Kahramanımızın yaşadıklarını okurken ben bazı kelimeler arasında boğuldum. Bazı kelimelerin altından kalkamadım. Ağır bir kitaptı. Beynim uyuşmaya başladı şuan. Kendimi toparlamam gerekli..