18 Aralık 2016 Pazar

Karabasan-Wulf Dorn

Tanıtım


Kitabın adı: Karabasan
Yazarın adı: Wulf Dorn
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı
Alınan tarih: 2 Aralık 2016
Sayfa: 400
Fiyatı: 32.5₺
Puanım: 9.5/10


Arka kapak:


Gece kurtlarındır.
Kurtlara yakalanırsan sonsuza dek kaybolmuşsun demektir.
 
Simon, annesi ile babasının ölümüyle sonuçlanan araba kazasından sağ çıkar ama hayatta kaldığı için kendisini bir türlü affedemez ve gördüğü kâbusların altında ezilmeye başlar. Bir süre psikolojik tedavi gördükten sonra hastaneden taburcu edilir ve halası ile ağabeyinin yanına yerleşir fakat bu yeni hayatına alışmakta bir hayli zorluk çeker. En kötüsü de ürkütücü kâbuslarının gerçeğe dönüşmesidir: Peşindeki hain yaratık uyanmıştır; gözleri, Simon’u çevreleyen karanlığın içinde parlıyordur. Genç bir kızın ortadan kaybolması ise sadece başlangıçtır.
 
Karanlık, rahatsız edici ve olağanüstü… Wulf Dorn’dan yeni bir psikolojik gerilim!
 
“Dorn sizi kıskıvrak yakalıyor ve en derinlerde sakladığınız kâbuslarınızı gün yüzüne çıkarıyor.”
Paul Cleave
                                                                                                                                             
 “Dorn, okuru insan ruhunun derinliklerine sürüklemeyi çok iyi biliyor.”
Sebastian Fitzek
 
“Karanlık, gerilim dolu ve her sayfasında ters köşe yapan bir gerilim.”
CBT
 
“Muhteşem. Bir o kadar da korkutucu.”
Westfalenpost
 
“Dorn yine harika bir gerilim yazmış. Soluksuz okuyacaksınız.”
BÜCHER Magazin
 
 “Wulf Dorn’dan yeni bir başyapıt. Okuyan herkes bayılacak.”
Frankfurter Stadtkurier
 
“Dehşet verici, şaşırtıcı ve bitirene kadar sizi diken üstünde tutacak bir kitap.”
 lizzynetde
 
“Wulf Dorn zekice bir psikolojik gerilim yazmış.”
hallo-buchde






Yorumum:

Bir çok kitap okuyorum. Bir çok yazar seviyorum. Bazılarını seviyorum ama sonradan beni kırıyorlar. Bazıları ise sevemediğim bir yazarlarken bir anda sevdiğim bir yazara dönüşüyorlar.. Değişken bir favori yazar olayım var.

Bu değişkenlik içerisinde tek değişmeyen yazarım WULF DORN!!

Öyle şahane ki! Bunu kelimelere nasıl dökmeliyim bilmiyorum. Bir yazarın kalemi güzel olur ama bu kadar da güzel olur mu? Oluyormuş! Her kitabı birbirinden güzel. Tüyap Kitap Fuarına geldi bu sene ve ben onu göremedim. Kahroldum ya inanın ki! Kahroldum mahfoldum. Bu kadar samimi ve içten bir yazar olmayı başarmış. Bu kadar harika bir kaleme sahip olmayı da başarmış!

Ne demeliyim bilmiyorum. Ona olan sevgim bambaşka. Harika bir kalem Wulf Dorn!

KARABASAN;

Kesinlikle süper hızlı ve heyecanlı başladı. Tam olaral bir Wulf klasiği.. Kitaplar güzel ve meraklandırıcı şekilde başlayınca ben büyük keyifle okuyorum.

Simon, anne ve babasıyla bir trafik kazası geçiriyor ve ikisini de kaybediyor. Monoton bir hayat yaşayan birisi Simon ama hayatı bir gecede değişince eski hayatını özlem duyar oluyor.

Kitabı inanın ki yavaşça okudum. Erkenden bitmesin diye. Ama o sürükleme şekli, merak uysndıram tarzı paha biçilemezdi..

Kitabı okurken Simon'ls ilgilenen psikiyatristimiz kim çıksa beğenirsiniz! Doktor Jan Forstner:) Allahım ya o ismi okuduğum an sevinçten çığlık attım. O karakteri öyle özlemişim ki anlatamam. Jan'in zekası süper. Onun psikiystrist olarak görüş cümlelerini okumak, yazarın da zekasını gözler önüne seriyor.. Dehşet verici bir kitap gerçekten!

Jan karakterimiz yazarın Şizofren ve Oyunbaz adlı kitaplarındakş ana karakterimiz. Oradaki psikiystrist ve olayın en temel kahramanı. Onun adını görmek, eski bir dosta selam vermek gibi oldu. Sırıtıp duruyorum her ismini okuduğumda:)


Simon'ın hayatı ciddi anlamds bir felaket oluyor. Ailesinim ani ölümünden sonra halasıyla kalan Simon için hayat, birazda fazlalıkmış hissi ile abisinin de pek bir ilgisizliğiyle çıkmaza giriyor. Abisi Mike bana cidden sinir bozucu bir tip geldi. Kendi hayatına bakmak uğruna bazı şeyleri görmezden gelmesi..

Simon için kabuslar çok şiddetli ve korkutucu bir hal alırken bir yandan da bunlara anlam vermekle uğraşıyor. Aynı tip kabuslar görüyor ve bu kabuslar onu korkutsa da bir yandan meraklandırıyor.


Simon, Caro ile tanıştıktan sonra biraz da olsa kendine gelmeye çalışıyor ama ortadan kaybolan kişileri de duydukça bazı şeyler endişelere yol açmaya başlıyor. Olayları çözmek pek kolay olmuyor..

Kitapta sevmediğim bir kaç şey vardı. Bunlardan birisi ortalarda biraz durağanlaşması oldu. Diğeri de kurtlarla ilgili bu kadar örnekler verip olaylara gireceğini düşünürken kurtların biraz pasif kalması oldu. Olmasa da olur dedim kendi kendime. Fakat sevgili yazar, bu konuyu da sonsözde bize biraz da olsa açıklamış oldu. Bu da güzel bir artı oldu benim için:) Ayrıca kitapta Doktor Forstner'in engin görüşlerini daha çok okumak istedim. Başlarda adı sıkça geçse de sonrasında kitaptan çıkış yaptı. Beni üzdü.. Olsun.. Her zaman güzelsin sevgili yazar!

Tekrar yaz Wulf.. Tekrar yaz! Her zaman yaz!! 


2 Aralık 2016 Cuma

Kasım 2016 Okuma Listesi

Yıl sonu yaklaştı. Son bir ay. Bakalım yılı kaç kitapla kapatacağım:)

1. 7 Kasım - Görgü Ve Casusluk(Pegasus)
2. 9 Kasım - İzabel (Ephesus)
3. 11 Kasım - Dayanılmaz (Martı)
4. 13 Kasım - Kazananın Laneti (Pegasus)
5. 15 Kasım - Piyon(Ephesus)
6. 17 Kasım - Genç Elitler (Pegasus)
7. 19 Kasım - Harry Potter ve Lanetli Çocuk (Yapı Kredi)
8. 21 Kasım - Kurt Gölü (Koridor)
9. 23 Kasım - Test (Pegasus)
10. 25 Kasım - Bronz Atlı (Pegasus)
11. 27 Kasım - Cinayetin Şifresi (Ephesus)
12. 30 Kasım - Sonsuzluk Ölüsü (Artemis)

Kasım ayında 12 kitap okudum. Benim için biraz az bir sayı ama genelinde güzel bir sayı. Aralık ayı bakalım nasıl geçecek:)



30 Kasım 2016 Çarşamba

Sonsuzluk Ölüsü-Charlaine Harris

Tanıtım:


Kitabın adı: Sonsuzluk Ölüsü
Orjinal adı: Dead Ever After
Yazarın adı: Charlaine Harris
Yayınevi: Artemis
Baskı: 1. Baskı Ekim 2016
Alınan tarih: 17 Kasım 2016(Tüyap)
Fiyatı: 22₺
Sayfa: 425
Seri sıralaması: 13 (son kitap)
Puanım: 3/10


Arka kapak:


Efsane seri sona eriyor. Bizi de götür Sookie, bizi de götür!

“Bu romanlara âşık oldum… Harris’in yarattığı dünyanın komikliğine, seksiliğine, romantikliğine ve korkunçluğuna bayılıyorum.” 
- Alan Ball, Altın Küre ödüllü televizyon fenomeni HBO dizisi TRUEBLOOD’ın yaratıcısı

Bon Temps kasabasında birçok sır var. Bazıları Sookıe’nin en yakınlarını yok edebilir. Bazıları da kalbini...

Yakın zamanda yaşadıkları korkunç olaylardan sonra Sookie ve Sam, dikkatlerini bara vermekte zorlanıyor. Buna rağmen eski çalışanlardan Arlene gelip işini geri istediğinde Sookie’nin ona hayır demesi zor değil. Ne de olsa Arlene, zamanında Sookie’yi öldürmeye kalkmıştı, değil mi?

Sookie’nin Eric Northman’la ilişkisi sallantıda. Eric ve vampirleri, mesafelerini ve sessizliklerini koruyor. Sookie ise bu sessizliğin sebebini öğrendiğinde tam anlamıyla yıkılıyor.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Arlene’in öldüğü ortaya çıkınca Sookie cinayet şüphelisi olarak tutuklanıyor. Aleyhindeki kanıtlar sağlam olsa da Sookie’nin pes etmeye niyeti yok. Ölü ya da diri, bütün arkadaşlarını toplayıp Arlene’in ölümünü aydınlatmak zorunda. Tek bildiği, olaya iki gizemli adamın karıştığı. Ve Sookie olayı araştırırken geçmişin intikamını almak isteyen birden fazla düşmanı olduğunu öğreniyor.

Bon Temps’ta hiçbir şey göründüğü gibi değil: Gerçek denilen, inandırıcı bir yalan. Adalet denilen, daha fazla kan. Ve aşk denilen, en büyük dram.




Yorumum;


13 kitap. 13 efsane kitap. En efsane seri.. ve artık son geldi...

Bizi de götür Sookie bizi de götür!! Ahhh bu seri benim için o kadar kıymetli ki! Mesela ilklerimden birisidir. İlk serilerimdendir. Seri kitap okumayı lise dönemlerimde sevmezdim ve bu seri bana bunu aşılayan serilerden birisi olmuştur. 13 kitap ve ben bu seriyi tahmini olarak 8-10 yıl önce başlamıştım. İlk bir kaç kitabı çıkmıştı ben başladığım zamanlarda. Sonra, ardı ardına her çıkan kitabını aladım. İlk 11 kitap dehşet süperdi benim için. 12 de biraz yavan bir tat kaldı damağımda. 13 ise o eski şahane anlatımla başladı..

Bu satırları ve yorumumu yazarken tamamen okuma halinde aklıma gelenleri size aktarıyor olacağım. Kitabı sevdim diyip bir andan nefret cümleleri kurarsam, anlayın ki okurken beni deli gibi sinirlendiren bir şeyler oluyor. Zaten spoiler vermeden sizin de hevesinizi kırmadan yorumu girerim..

Bu 13. Kitap ve serinin son kitabı. Öncelikle ben bu seriyi okurken hep Sookie'nin ölmesini ve vampir olmasını hayal ederdim. Yazarın nasıl bir son yazdığını elbette bilmiyorum ama benim kafamdaki son buydu. Hatta belki şöyle de olabilir. Sookie artık düşmanlarını kazanana kazana kendini bilmem kaç yıl sonra bir çöplükte de bulabilir.. ihihihi şaka şaka.. o kadar da kötü bir son yazılmamalı? Acaba yazılmış mıdır? Bilinmez. Okuyup göreceğiz elbette:)

Bu arada bir dipnot gibi araya girmek istiyorum. Bu seride sevmediğim tek nokta ciddi ciddi yayınevi kaynaklı mı artık yabancı baskısından dolayı mı bilmiyorum ama... yahu ben hayatımda bu kadar dengesiz ve bu kadar birbiriyle alakasız kapaklar görmedim. Kitaplar beyaz  başladı. Siyah devam etti. Kitaplıkta duruşları beni bir sinir ediyor ki anlatamsm yani! Cidden sinirimi bozuyor. Sonra sırtlarının yan yana geldiklerinde çıkan o görüntü de ayrı sinir kaynağı.. bazıları yaldızlı bazıları yaldızsız, siyah beyaz baskıları söylememe gerek yok derken üzerine bir de son üç kitabın sırtındaki yazarın adının olduğu yerdeki kırmızı şerit.. bakın igreti olmamak elde değil. Gördükçe tepem atıyor:( Neyse bu kadar dırdır yeterli bence.. Çok yordum kendi yine...

Kitap 13. Kitap ve siz önceki kitapları okumadıysanız sizin için spoiler olabilir yorumum. Bu nedenle isterseniz yorumumun devamını okumazsınız..

________Sookie Stackhouse_________

Kitap ciddi anlamda yüksek bir tempoyla başladı ve bu sefer Sookie'nin başı ciddi bir belaya bulaşmak üzere.. Şeytani güçlere bulaşman eksikti be güzelim yaaaa:) Bi sakin günün gecen olmayacak mı be:)

Bu seride en en en sevmediğim karakter Tara. 13 kitaptır beni hiç hayal kırıklığıma uğratmadı. Sevgimi asla kazanamadı. Teşekkürler Tara. Keşke olmasaydın.!? Gerçekten tüm seriyi düşününce, okumaktan en az keyif aldığım karakter o ve onunla olan diyalogları okumak beni öyle yoruyor ki! Onun olduğu bölümler sanki okumakla bitmiyor.. Nefretlik bir durum cidden. Hiç sevmiyorum onu. Dizideki Tara'yı da sevmiyorum. Kitaptakini zaten sevmiyorum..

Sookie ve Sam'in önceki kitapta başına gelenler ve Sookie'nin Sam'i ölümden döndürmesinin ardından iki karakter de adaptasyon sorunu yaşıyorlar. Barla ilgilenmek zorundalar ama bir yandan da hayatlarında olanlarla mücadele etmek zorundalar. Sookie ise Eric'in onunla yeniden yakınlaşması için can atıyor. Çünkü Sam'in kurulması, yani onun kurtulmasıma sebep olan o -iksir mi desem ne desem- işte o, Eric için büyük bir nimetken bir anda elinden uçup gitmesi onun için zor bir durum oluyor. Ama bu Eric, o her zaman Sookie için var değil mi?

Bu arada araya bir dipnot olarak yine girmek istiyorum. İlk kitaplarda sürekli olarak Bill Bill Bill diye sayıklayan Sookie ve her zorluğunda yanında olan Bill'in bir anda seride geri plana atılıp hatta bazen ismini sadece birkaç kere okumamız -yani tüm seri genelinde- beni sinirlendiren bir diğer nokta olmuştur. Her zaman Bill ve Sookie varken, hatta kitapların adı bile "Bir Güneyli Vampir Serisi" iken bir anda "Sookie Stackhouse Romanı" ilavesi eklenmesi de benim canımı sıkan bir diğer husustu. Bu seride, hakkı en çok yenen karakter benim için tartışmasız Bill olmuştur... evet devam edeyim...

Arlene'in ortaya çıkması ve sonrasında öldürülmesi olayları bir anda karmaşık hale getiriyor. Her zamanki gibi durum Sookie'nin başına patlıyor. Belaçeker kadın resmen:)

Şimdi kitapla ilgili youmumu yapmak istiyorum. Yorum derken, artık kitapla ilgili net olarak düşüncelerimi belirtmek istiyorum...

Kitap ilgili ilk görüşlerim çok güzeldi. Kitap şahane başlamıştı ki bunu da yazmıştım sizler için. Fakat kitap tam bir felaketti. Kahroldum. Bu kafar sevdiğim bir seri nasıl olur bu kadar basit şekilde biter ve bu kadar meraksız ve bir sürğ soru işaretiyle son bulur. Sanki kitabın devamı var da 14. Kitap gelecekmiş gibi.. En sevdiğim serinin sonu benim için hayal kırıklığı oldu ve ben yıkıldım:( Daha fazla yorum yapmak istemiyorum. Bu kadarı yeterli!

28 Kasım 2016 Pazartesi

Bronz Atlı-Paullina Simons

Tanıtım


Kitabın adı: Bronz Atlı
Orjinal adı: The Bronze Horseman
Yazarın adı: Paullina Simons
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Ekim 2016
Alınan tarih: 31 Ekim 2016
Sayfa: 824
Fiyatı: 39₺
Seri sıralaması: 1
Puanım: 9/10 


Arka kapak:


Bu kısacık ömürden korkmayacağım, başımı eğmeyeceğim,
dik durmanın bir yolunu bulacağım. Kapımı her şeye kapatacağım, Alexander. İçimde yalnızca sen kalacaksın...

 
Şarkılar söyleyip hayaller kurmaktan başka işi olmayan on yedi yaşındaki dünyalar güzeli Tatyana, Almanların Rusya’yı işgal ettiği 1941 yazından sonra hayatının bir daha asla eskisi gibi olmayacağından habersizdir. Çünkü savaşa girdiklerini öğrendikleri gün hayatının mucizesiyle karşılaşmıştır; yakışıklı ve gizemli Kızıl Ordu subayı Alexander Belov… 
Birbirlerine ilk görüşte âşık olan Tatyana ile Alexander ateş ve baruttur, bir kuşun iki kanadı, gece ve gündüz, toprak ve çiçek… Fakat aşk da hayat gibi, asla göründüğü kadar kolay değildir. Hatta onlarınki aşkların en zorudur çünkü Tatyana’nın biricik ablası Daşa da genç adama sırılsıklam âşık olmuştur. Onları bekleyen o korkunç savaş, kış, açlık ve ölümcül sırlar, imkânsız aşklarının verdiği acının yanında bir hiç kalacaktır. 
Bronz Atlı, Tatyana ile Alexander’ın hikâyesi. Başlarına bombalar yağarken kalpleri aşk için çarpanların hikâyesi. İhanetin olduğu kadar fedakârlığın da hikâyesi. Her satırı hüzünle, tutkuyla ve umutla kaleme alınmış, unutulmaz bir aşk ve savaş destanı…
 
Avucunu aç, içine benim için bir öpücük kondur ve sonra elini kalbine bastır.
 
Bronz Atlı, bir kara sevda öyküsü… Ama asıl soru şu: Hayatta kalmak için neleri feda edebilirsiniz?”                                                                                           Bibliofemmebookclubcom          
 
 “Simons, aile bağlarının ve insan doğasının kırılganlığını gözler önüne sererken hayatta asıl önemli olan değerlere dikkat çekiyor; dürüstlük ve sadakat…”
Good Reading
 
“Yüreğinizi sızlatacak bir aşk hikâyesi… Savaş sahnelerinden tutku dolu sevişmelere ve kuşatma altındaki Leningrad’da yaşamın zorluğuna kadar her detaya yer verilmiş.”
Molly Connally
 
“Savaşın bütün dünyayı paramparça ettiği bir zamanda kendilerini korkunç bir aşk dörtgeninin içinde bulan iki talihsiz âşık… Adını Puşkin’in hüzünlü şiirinden alan Bronz Atlı, sosyalist ütopyanın ironilerine de müthiş bir başarıyla dikkat çekiyor.”
Publishers Weekly
 
“En az Rüzgâr Gibi Geçti kadar sıra dışı bir hikâye…”
Teresa de Medeiros
 
Bronz Atlı diğer romanlar içinde gerçek bir mücevher…” 
The Guardian
 
“Romantizm severler bu kitapta aradıkları her şeyi bulacak.”
Daily Mail
 
“Hangi açıdan bakarsanız bakın bu bir aşk hikâyesi ama gerçeğin sesini de taşıyor. Bronz Atlı, gelmiş geçmiş en iyi tarihî romanlardan biri.”
Bibliofemmebookclubcom
 
“Savaş atmosferinde böylesine tutkulu ve destansı bir aşk hikâyesi yaratmak kolay değil. Simons, insan ruhunun nelere göğüs gerebildiğini anlatan etkileyici satırlar kaleme alırken göz kamaştıran güzellikte tasvirlerinden ödün vermemiş.”
Barry Forshaw




Yorumum:

Selamlar herkese...

Kesinlikle okumaya en çok korktuğum bir kitap yorumuyla geldim. Korkmamı bir kaç sebebi vardı. Bunlardan birisi kitabın kalınlığı ve puntonun inceliği. Sonrasında tarihi bir aşk hikayesi olması da beni korkutuyordu. Üzerine bir de Rus edebiyatı da girince -ki ben Rus edebiyatını çok zorlu bulan birisiyim. Gerek isimler gerek isimlerin farklılaşmasıyla ortaya çıkan isim ve kahramanların kalabalıklığı- beni gerçekten zorlayan en büyük etkenlerdi. Kitabı okumayı erteleme sebebim oldular. Fakat deli gibi de merak ediyordum kitabı. Yıllar önce başka bir yayınevinden seri çıkmış ama baskıları yok ve yorumlarına baktığımda da herkesin çok beğendiğini görmüştüm. Haliyle kitaba olan merakım arttı. En sonunda Sena ve Betül'de okuyup hayran kalınca ve Sena'nın ciddi ciddi okumam için beni cici şekilde tehtit etmesiyle:) kitabı okumaya karar verdim..

Kitap ciddi anlamda kalın ve puntoları da kalın olunca bende kendimce asla ilerleyemeyeğini düşünüyordum ama öyle olmadı. Kitap ciddi ciddi elimde akıp gitti. Ben okurken cidden sayfa sayısına ya da puntolara takılmadım. Okurken bunları farketmiyorsunuz çünkü kitap su gibi akıyor. Bu sanırım çevirmenin başarısı olsa gerek. Onu da tebrik ediyorum gerçekten..

Kitapta zorlanacağıma inandığım ve ciddi anlamda da zorlandığım tek şey isimler oldu. Rus isimlerinin çok farklı bir olayı var. Bir kişinin ismi birkaç şekile giriyor ve siz bu acaba başkası mı derken kendinizi buluyorsunuz. Ayrıca kitabın kalınlığından ve savaş ortamından haliyle ailelerin de araya girmesinden dolayı kitapta bolca karakter karşılıyor sizi ve haliyle hepsini aklınızda tutamıyosunuz. Bunu halledip isimlere alışınca pek sorun kalmıyor..

Kitap mükemmeldi. İyiki kitabı cesaret edip elime aldım ve okudum. Yani neresinden öveceğimi bilmiyorum. Tüm övgüleri deliler gibi hakeden bir kitap. Savaş-Tarih gibi olayları okumayı sevmesem de kitapta bunu hissetmedim. Çünkü karakterlerle aşk yaşamakla meşguldüm:) Ahhhhhh ahhh!! Ben neresinden anlatayım neresinden gireyim olaya ne yapayım ben? İkinci kitap hemen çıkar mı Allahım:( Hemen çıksın. Hemen çıkmalı!!!!

Tatyana 17 yaşında bir genç kız. Ailesiyle beraber yaşayan, derdi tasası olmayan, hayattan çok büyük beklentileri olmayan bir genç. O yaşlardaki her genç kız gibi.. Biraz daha olgun ve oturaklı birisi.

Alexander ise bir subay. 22 yaşında ve ilgilenmesi gereken büyük bir savaş var. İşi ciddi ve kendisi de bunun bilincinde. 

1941 yazı Almanların Rusya'yı işgal etmesiyle herkesin hayatı değişiyor. Elbette savaş zor bir durum. Artık o eski özgürlükler yok. Karanlık bir dünya savaş alanı. Bu savaş alanında ise iki genç. Tatyana ve Alexander. 

Tatyana'nın ablası, biraz daha aklı havada bir kız ve Alexander ile gönül ilişkisi yaşıyor. Oysa ilk görüşte birbirlerine aşık olan Tatyana ve Alexander için gönüllere söz geçirmek çok zor. Dimitri ve Alexander en iyi arkadaşlar ve bu iki kız kardeş için bir çeşit bocalama sürecindeler. Gençliklerinin de verdiği o duygularla beraber allak bullak olan kalpleri için neler olacak?

Dimitri ve Alexander tamamen zıt karakterler. Her yönden öyleler ve bu iş hayatları içinde geçerli. Dimitri, asker olmasına rağmen, gerçekten hovarda ruhlu birisi. Çok sevdiğim bir karakter olmasa da kitabın renkli kişiliklerinden birisi.

İki kardeşin aynı adama aşık olması ve durumun karmaşıklaşması beni inanılmaz üzdü. Tatyana fazlaca ablasını düşünen birisi ve bu kadar mütevazi olmak bana saçma gelmedi desem yalan olur. Alexander'in biraz daha sert bir duruşta olmasını bekleyip durdum. Deli oldum deli! Tam Tatyana ile ruh ikizi gibiler cidden. Bu kadar mütevazilik bana fazla geldi. Yani olayı imkansız aşka çevirmeseniz de bizi mahfetmeseniz olmaz mıydı? Bu kadar içimizi yakmasanız ne olurdu sanki? Kahroldum okurken:(

Kitapta, savaşın kol gezdiği ülkede bir yandan savaşın etkileri maddi manevi yayılırken bir yandan da Tatyana ve Alexander için herşey çıkmaza giriyor. Kitapta başlarda okumaya tedirgin olduğum savaş olaylafı gittikçe azalıp iyice aşk çıkmazına girdi kitap. Bu durumu hem sevdim hem sevmedim. Savaş yıllarındaki bir aşk öyküsünü okuyorsunuz ama çok net şekilde savaşın izlerini de hissetmek ve hissetmemek arasında gidip geliyorsunuz. Duygularımı tam anlatamadım galiba. Yazacak kelime bulamıyorum resmen. Karmaşık bir duyguydu. Kitabı çok severken bir yandan da okuduklarınıza sinirleniyorsunuz. Öyle garip bir duygu işte..

Tatyana ve Alexander'in hayatları gittikçe karmaşa ve karanlığa gömülürken bu savaş alanından sağ çıkıp çıkmayacakları bir merak konusuydu. Nasıl yaralar alacaklardı? Bu yaralar ne kadar derin olacaktı ve onların hayatlarını nasıl etkileyecekti? 

Serinin devamını umarım en kısa sürede Pegasus bizlere sunar da, bu güzel ikilinin hayatına yeniden giriş yapmış oluruz..


26 Kasım 2016 Cumartesi

Test-Joelle Charbonneau

Tanıtım;


Kitabın adı: Test 
Orjinal adı: The Testing
Yazarın adı: Joelle Charbonneau
Yayınevi: Pegasus
Baskı: 1. Baskı Ekim 2016
Alınan tarih: 31 Ekim 2016
Sayfa: 344
Fiyatı: 29.90₺
Seri sıralaması: 1
Puanım: 8/10


Arka kapak:


TEORİK BİLGİ, PRATİK BECERİ VE SAF ZEKÂNIN BİLEŞİMİNE SAHİP MİSİNİZ?
BAŞKALARINI YÖNLENDİRMEK İÇİN HER ŞEYİ YAPAR MISINIZ?
ÖNÜNÜZE ÇIKANLARI EZİP GEÇMEYE HAZIR MISINIZ?
 
BİRLEŞİK BÖLGELER HER SENE HER KOLONİNİN EN İYİ MEZUNLARINI TEST’E TABİ TUTAR. BAŞARILI ADAYLAR ÜNİVERSİTE’YE GİDECEK VE DÜNYANIN SAVAŞ YARALARININ SARILIP YENİDEN İNŞA EDİLMESİNDE HÜKÜMETE DESTEK OLACAKTIR.
 
BU SÜREÇ TERCİHE BAĞLI DEĞİLDİR.
 
Feragatname: Birleşik Bölgeler, adayların Test sürecindeki psikolojik ve fiziksel sağlığından sorumlu değildir.
 
“Giderek artan gerilim, ustalıkla kaleme alınmış senaryolar ve zengin karakterler ortaya okurun hayal gücünü besleyen, heyecan dolu bir hikâye çıkarmış… Charbonneau macera, romantizm, entrika ve gerçekçi distopyayı kusursuz bir şekilde harmanlamış.” 
Publishers Weekly




Yorumum;

Kolonilerden oluşan bir ülke. 16 yaşında mezun olan Cia, Test için seçilip seçilemeyeceğini düşünmeden edemiyor. Annesi, babası, abileri.. herkesin gözü Test için seçilecek olanlarda.. Cia'nın pek umudu yok. Seçilmezse ne yapacağını kara kara düşünmekle meşgul. Sürekli bir şeylere yardımcı olmak ve icatlar bulmak için beyinlerini yoran insanlar. İnsanlığa yardımcı olmak önemli bir unsur.

Yıllardır Beş Göl kolonisinden kimsenin Test için seçilmemiş olması soru işaretlerini arttırsa da Cia için artık geri dönüş yoktu. Testlere gitmek bir daha ailesini görememek demekti ve hiç bilmediği bir yere doğru yola çıkmaktı. Başlarda Testler içi heveslense de sonrasında babasının da anlattığı bazı olaylardan sonra tedirgin olan ve gözünü dört açması gereken Cia için bambaşka bir hayat başlıyor.

Cia, testlere başladığında çok kanlı ve ölümcül günlere de girdiğini ve bunlardan sağ salim çıkabilmek için neleri feda edeceğini görmek üzere..

Tek bir sorun var; testten çıktıktan sonra orda ne yaşandıysa hafızalarından tamamen siliniyor..

Kitabın ikincisini gerçekten çok merak ediyorum. Kitap çok güzel bir yerde bitti ve ben meraktan öleceğim.. Şahaneydi. Karakterlerin hepsini ayrı ayrı beğendim. Bakalım devamında neler olacak:)

21 Kasım 2016 Pazartesi

Harry Potter Ve Lanetli Çocuk


Sonunda o gün geldi çattı.. Tabiki yıllardır Harry Potter bekliyoruz ama Lanetli Çocuk tiyatrosu duyurulduğundan beri yani aylardır içim içime sığmıyordu. İnternete düşen tüm spoiler içerikli yorumları, mesajları, videoları kısaca her şeyi okumuş-izlemiş birisi olarak bu kitabı dört gözle bekledim gerçekten..



Kitabı daha ön siparişteyken almıştım ve YKY etiketiyle 22₺ etiket fiyatıyla bizlerle buluştu. Aslında herkes gibi bende ciltli çıkar diye bekledim ama maalesef ki YKY politikası bize bu kitabı baya uygun bir fiyatla ve baya baya kalitesi tartışılır şekilde sundu. Bu konuya girmek istemiyorum.. Kitabın heyecanı bende bambaşka şuan.. Kitap Kasım 2016 başlarında çıktı ve Kasım ortalarında da ikinci baskıyı sundu. Bunu görmek o kadar güzel ki! Kitabın baskısının tükenmesi ve tükenen baskılarla, yeni baskıların çıkması çok büyük bir heyecan bence.. Harry Potter ateşi tüm dünyada yanıyor..


Kitapla ilgili çok tartışmalar oldu. Sevenler oldu sevmeyenler oldu. Elbette herkes sevmek zorunda değil ama! Bilemiyorum. Bu kitabı ben çok sevdim ve sevmeyenlerin ne aradığından da emin değilim.

Öncelikle, Harry Potter serisi bir çocuk serisi. 7-10 yaş falan diyebileceğimiz yaşlara hitaben yazılmış ve bence bu kitabı okurken bunu göze alarak okumalıyız. Ayrıca kitap bir tiyatro metni. Yani zaten roman olarak çıkmadı ki karşımıza. Ne bekliyorduk ki. Zaten tiyatroda oynanabilecek bir metindi. Efektleri falan sizin hayal etmeniz lazım. En basit olarak ilk bölümde baykuşlar kullanılmış ama baykuşlar tiyatronun atmosferine uymayınca ikinci bölümde farklı yollar denenmiş baykuşlar için. Yani bu kitap, canlı oynanan bir oyun ve buna göre okunmalı bence. Tiyatroda sergilenen bir oyun gözüyle bakarak okunmalı. Çünkü bu bir tiyatro ve romanların önümüze koyduğu bol efektli bir sinema filmi değil maalesef.


Kitaptaki en sevmediğim karakter ve tiyatro oyuncularından da en sevmediğim karakter aynı kişi; Hermione Granger.. Bunun sebebi öncelikle siyahi bir oyuncu olması. Asla siyahi olmasına lafım yok ama Emma Watson gibi bir karakterin hayat verdiği temel kurgunun üstüne bir anda siyahi bir karakter görmek şahsen beni hayal kırıklığına uğrattı. Ayrıca ana kitaplardaki o zeki ve anlık düşünceleriyle hayat kurtaran Hermione, sanki bu tiyatro kitabında daha yavaştı ve yaptığı hatalar yüzünden fazlaca başları ağrıdı.Daha dikkatli davranması gereken bir karakterken, kendini salmış ve özensizleşmiş gibiydi. Ben şahsen bunu Hermione'den beklemezdim. Bu konuda beni hayal kırıklığına uğrattı..

Diğer tüm karakterleri çok sevdim. Çocuklara bile hayran kaldım. Bence çok güzeldi karakterler. Fred ve George karakterlerini aradım. Birkaç şaka fena olmazdı ama değil mi? Gerçi onlarda artık eksi bir oldukları için sanırım ikizlerin de kitapta ismen geçmesi normaldi..

Albus Potter ve Scorpius Malfoy bence babaları karışmış karakterler gibiydiler:) Soyadları değişse daha iyi olacaklardı. Ama neticede Potter, dedesine çekmiş olabilir değil mi? Yani Severus'a yaptıklarını da unutmadık James:)

Kitaptaki tartışmasız en iyi karakter benim için Draco oldu. Olgunluğu ve kendi geçmişindeki aile bağlarından ötürü çocuğuna olan tutumunu çok sevdim. Ama düşünüyorum da her ne kadar Ölüm Yiyen bir anne-baba sahibi olsa da onun da anne-babası Draco'yu çok seviyordu..


Kitabı okudukça, çocukluklarını bildiğim karakterlerin artık birer yetişkin ve birer ebeveyn olduklarını görmek beni duygulandırdı nedense. Ya bilmiyorum ama onlar benim arkadaşım gibiydiler. Onlarla büyüdüm ben. Şimdi onların yanında çocuklarının olması ve çocukları için endişeleniyor olmaları beni acayip hüzünlendirdi. Kendimi buruk hissediyorum nedense..


Kitaptaki geçmişe dönüşleri okurken çok keyif aldım. Kendisini bulmaya çalışan çocukların karakteri için bence güzel adımlardı. Snape'in daha çok sahnesi olmasını ve bir yerlerden Dumbledore'un da olaylara girmesini çok isterdim. Hala ve hala bu serinin sezonluk dizisi çekilmesi taraftarıyım. Birileri beni duysa keşke:)

Söyleyeceklerim aslında çok uzun ama bu kadarla bırakıyorum yazımı. Herkese keyifli okumalar:)

16 Kasım 2016 Çarşamba

Harry Potter ve Sırlar Odası Ciltli Özel Baskısı

Uzun zamandır beklediğimiz an sonunda geldi. Serinin 2. Kitabı da ciltli olarak çıktı. Hemen siparişimi de verdim ama bazı teknik hatalardan dolayı elime geç ulaştı kargom. Bu nedenle ancak şimdi paylaşabiliyorum. Kitap yine Yapı Kredi Yayınları tarafından elimize ulaştı. Kitabın boyutları çok büyük..

27,3*22,9 cm boyutlarında bir kitap ve ciltli olması da fiyatını biraz kabartıyor ama bu, koleksiyon isteyen kişiler için pek önemsenen bir konu olmaz bence. En azından benim için sorun olmadı...

Kitabın etiket fiyatı 65₺ var.. Resimleri o kadar güzel ki hemen sizlere resimlerini paylaşmak istiyorum. Biraz bolca resim atacağım:)









Kitabın ciltli baskısı bu şekilde. Karton kağıdın resimli baskısı gerçekten muhteşem. İlk kitabın cilt baskısı kırmızıydı. Bu da turuncu. Çok güzel bir seri olacak gibi görünüyor. Bu konuda çok heyecanlıyım. Devamını da sabırsızlıkla bekliyorum:)



Cilt baskının en arkası ve en ön kısmı bu şekilde güzel bir baskıya sahip..



Kitabın tanıtım yazısı, yazarın ve resimleri çizen kişinin tanıtımı da kağıt  ciltte yazılı bir şekilde karşımıza çıkıyor..




Aragog'un resimleriyle süslenmiş çoğu sayfa:) Örümcekler bizim için en korkutan hayvanlar... Ahhh bir de baykuşlarımız var en sevdiğimiz hayvanlarımız:)





Harry ve Dudley'in çizimleri çok güzel. Dudley, ciddi ciddi pis boğazlı değil mi:) Çizimler hayalimdekinden daha da güzel olunca kitap bir o kadar daha güzel bir hal alıyor benim açımdan..


Dobby, seni ne kadar çok seviyoruz değil mi:) Ben çok seviyorum da sizleri bilemem ama sevmeyen de yoktur bence:)


Uçan arabamız..





Resimlerin güzelliği.. Gerçekten her şeye değiyor gerçekten..




Ron Ron Ron Weasley..






Hermione Granger.. Bu kitaptaki en iyi karakterlerden birisi elbette..






Neden bilmiyorum ama Malfoy'un çizimleri bana korkutucu ve sevimsiz geldi.. ama yine de güzel bir cizim. Sadece fazla suratsız..



Ahhh.. En güzel karakterlerden diğeri de Hagrid.. Kesinlikle bu serinin olmazsa olmazı..


Aragog... Aragog...




Ve muhteşem bir Dubby çizimiyle de bitireyim.. Biraz fazla oldu resimler ama olsun artık bu seferlik:)