28 Ocak 2016 Perşembe

Zaman Makinesi- H. G. Wells

Tanıtım:

Kitabın adı: Zaman Makinesi
Orjinal adı: The Time Machine
Yazarın adı: H. G. Wells
Yayınevi: İthaki
Sayfa: 121
Basım: 2. Baskı, Subat 2015
Alınan tarih: 08 Ocak 2016
Puanım: 9/10

Arka kapak:

O gün hiçbirimiz Zaman Makinesi'ne inanmadık galiba..




Yorumum:

Bu kitaba nasıl yorum yazacağım bilmiyorum.. Kitabı çok sevdim. Yıllar önce yaşamış bir yazarın bilimkurgu adına attığı bu adımlar, bence bilimkurgu türünün zemin taşları olmuş.

Zaman yolcusu, arkadaşlarına bir zaman makinesi icat ettiğinde bahsediyor ve haliyle arkadaşları ona inanmıyor. Bir hafta sonra tekrar buluştuklarında ise Zaman Yolcusu'nı bitmiş bir halde bulan arkadaşları merak için olanları anlamaya çalışıyor. İşte hikaye de tam olaeak burada başlıyor.

Zaman Yolculuğu yaptığını ve geleceğe gittiğini anlatıyor arkadaşlarına. Tabi ister inan ister inanma!

Ben kitaba başlarken, aslında H. G. Wells'in az cok kalemini "Efendi Uyanıyor" kitabından bildiğim için yazarın gelecekle ilgili normalden daha farklı bir olayı inşa edeceğini tahmin etmiştim ve tahminimde de yanılmadım. Herkes geleceğe yolculukta teknolojinin uzay çağına çıktığını, insanların arabalarıyla gökyüzünde gezdiğini falan hayal ettiyse sakın hayal etmesin. Çünkü yazarın kitaptaki ana teması, gelecekte her ne kadar teknoloji gelişse de gün gelecek ve insanlar tekrar basit hayat yaşamaya dönecekler. Taş devri gibi basitleştirilmiş hayatlara ve doğayla iç içe yaşanacak hayatlara dönecekler.

Düşünüyorum da, teknolojinin günümüzde bile bu denli gelişmesi bile korkutucu. Artık çocuklar topraklara değmeden, ellerinde tabletlerle büyüyorlar. Bu cidden çok üzücü gerçekten...

Yazar harika bir kitap yazmış cidden. Herkesin okuması gereken farklı bir bilimkurgu klasiği kendisi..






26 Ocak 2016 Salı

Anansi Çocukları- Neil Gaiman

Tanıtım:

Kitabın adı: Anansi Çocukları
Yazarın adı: Neil Gaiman
Orjinal adı: Anansi Boys
Yayınevi: İthaki 
Baskı: 1. Baskı Temmuz 2013
Alınan tarih: 16 Temmuz 2015
Sayfa: 383
Puanım: 6/10

Arka kapak:

Karanlık, korkutucu ve büyülü dünyalara eğlence, mizah ve samimiyetlerle bambaşka bir tat kazandıran Neil Gaiman, bu kez okurunu, yeryüzü üzerinde söylenegelen tüm öykülerin sahibi örümcek-tanrı Anansi'nin ve cocuklarının macerasına kulak vermeye çağırıyor.

Her şey Şişko Charlie'nin, ölen babasının aslında bir tanrı olduğunu öğrenmesiyle başlar. Bu yetmezmiş gibi Şişko Charlie, Örümcek adında gizemli vir kardeşi olduğunu da öğrenir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır; insanlar için de; tanrılar için de...

2006 LOCUS ödülü

...............................




Neil, her zaman favorim olacak. Çünkü adam orjinal. Yani kaç kitapta ithaf kısmı bile esprili bir dille anlatılırdı ki?! Kaç kitapta icindekiler kısmı bile bu kadar ilgi çekici olabilir ki?! 

Yorumum:

- Herşey şarkıyla başlar. Şarkılar önemlidir!
- Kitapta sıkça "ve" "ve" "ve" ekiyle birleştirilmiş uzunca cümleler okuyacaksınız. Bunları okumak cok zevkli:)

Evet, kitap Neil Gaiman'ın tanıdık kitaplarından birisi olmasına rağmen, nedenini bilmiyorum ama yarı yarıya bir oranla beni etkilemek ve etkilememek arasında gidip geldi.

Şişko Charlie, manyak bir babaya sahip. Cidden adam manyak. Yaptıkları, söyledikleri.. Böyle bir babam olsa sanırım bende Charlie gibi davranırdım ona karsı. Adam zıpırın teki.
Charlie'nin nişanlısının ısrarları üzerine, yıllardır görmediği babasını düğününe davet etmek istiyor ve yakın komsularını arıyor. Fakat babasının öldüğünü öğreniyor.

Babasının bir Tanrı olduğunu ve Örümcek adında bir kardeşi olduğunu da öğrenen Charlie'nin hayatı bir anda tepe takşak olıyor.

Kardeşi Örümcek de babasından pek farklı değildir ve Charlie'nin basıma belalar acar. Bazı sayfaları okurken gercekten sıkıldım. Gereksiz uzatılmıs olaylar vardı. Kitabın ıcındeki masalsı anlatımlar güzeldi ama cok etkili gelmedi bana.

Neil Gaiman'ın okudugum 3 kitabı da beni oldukca etkilemişti. O kitapların üstüne Anansi malesef sınıfta kaldı:(



25 Ocak 2016 Pazartesi

Eşekarısı Fabrikası- İain Banks

Tanıtım:

Blyth'ı öldürdükten iki yıl sonra küçük kardeşim Paul'u öldürdüm, ama Blyth'ın ölümüyle karşılaştırınca daha mühim, daha farklı sebeplerim vardı. Bir yıl sonra da birdenbire gelen bir istekle aynı şeyi Esmerelda için yaptım.

Şu ana kadarki skorum, üç. Yıllardır kimseyi öldürmedim, böyle niyetim de yok.
Öyle bir dönem geldi ve geçti..

Sadece 16 yasında olan Frank'in olağanüstü özel, aykırı dünyasına -kalabilecekseniz eğer- adım atın.


Kitabın adı: Eşekarısı Fabrikası
Orjinal adı: The Wasp Factory
Yazarın adı: İain Banks
Yayinevi: Koridor
Basım tarihi: 1. Baskı 2015
Aldığım tarih: 15/01/2016
Orjinal dili: İngilizce
Sayfa: 254
Puanım: 8.5/10





Yorumum:
10 gündür sınavlarımdan dolayı malesef Trabzon'da olduğum için bu kitabı uçakta okuyup bitirdim. 2 saatlik bu yolculukta ve karlı havada korkumu bastırmak için okumam şarttı. Okuduğum en ilginç kitaplardan biriydi bu kitap.

Evet kitabı sevdim. Aslında şuan düşünüyorum ve bu kitaptan ne anlamam gerekiyordu diye arkaya bakıyorum ve duygusal boşluk içine düşüyorum.

Kitap benim için ciddi anlamda vahşi bir kitaptı. Bir çocuğun bunları yapması.. Aklım almıyor!!

Evet, Frank ciddi anlamda sorun bir erkek çocuk. Hayvanlara karsı davranışları, onları cidden bir pislik gibi görmesi ve onlara yaşattığı vahşet içimi ürpertti. Okurken ciddi anlamda kendimi karanlık bir dünyada buldum. Bir çocuk neden katil olur? Nasıl vicdan azabı hissetmeden masum birilerini öldürür? Peki onları öldürürken ne hisseder? Zevk!! Ölümden zevk alan insanlar.. Aklım almıyor cidden. 

İnsanları öldürdüğü anları okurken ciddi anlamda gözlerimi kapattım okuyamadım. Bir çocuğun bunları soğukkanlılıkla yapabilmesi tüyler ürpertici.

Peki bir çocuk nasıl katil olur? Bunda en büyük etken nedir? Tabiki Aile..

Kitabın son sayflarını şok içinde okudum resmen. Hastalıklı bir babanın, çocuklarının hayatını nasıl şekillendirdiğine şahit olunca kendime gelemedim. Çok sinirliyim. Cocukların bu hale gelmesine neden olan o insan kılıklı yaratıklara çok sinirliyim!!

Kitabı başlarda durağan buldum. Sonrasında duygularımı tam olarak anlayamadım. Sevio sevmediğimi yada ne almam gerektiğini. Ama kitabın sonunu okudum ve tamam.. Bu kitap olmuş. Ve ben almam gereken dersi en kötü örnekleriyle almıştım.

Kitabı mutlaka okuyun derim!! Mutlaka.. MUTLAKA!!!



14 Ocak 2016 Perşembe

Ölümsüz Aile- Natalie Babbitt

Tanıtım:

Kitabın adı: Ölümsüz Aile
Orjinal adı: Tuck Everlasting
Yazarın adı: Natalie Babbitt
Yayınevi: Türkiye İş Bankası
Sayfa: 107
Basım tarihi: 15. Baskı, Aralık 2009
Alınan tarih: 27 Kasım 2015
Fiyatı: 3₺
Puanım: 9/10

Arka kapak: 

Issız bir ormanın ortasında, suyundan içene ölümsüzlük vadeden bir pınar...

Bu pınarın suyundan içerek ölümsüzlüğe kavuşan, ama nedense ölümsüz olmaktan pek hoşnut olmayan bir aile...

Gün gelir pınarın basına bir genc kız gelir. Ölümsüz Aile, yani Tuck'lar, bu güzel kızın, pınarın suyundan içmesine engel olmak; akıp giden dünyanın, sürekli değişen bir doğanın parçası olmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu kanıtlamak zorundadır.


Yorumum:

Ormanın derinlerinde bir pınar var. Bu pınarın suyundan içenler ise ölğmsüz oluyorlar. Bulundukları yaşta kalıyorlar. 

Tuck ailesi, bu pınarın suyundan içmiş ve bu ölümsüzlüğe erişmişler. Hatta atları bile sudan içmiş ve ölümsüz olmuş. Yani bu durum sadece insanları etkilemiyor. Tüm canlıları etkiliyor.

Winnie, evinden ayrılmak isteyen birisi. Kendine farklı bir dünya arıyor. Tabi haliyle bu pınarın oralarda buluyor kendini ve bu aileyle tanışıyor ve hayatı bir anda farklı bir yöne doğru ilerlemeye başlıyor.

Okuduğum en sıcak kitaplardandı. Neil Gaiman'ın sıcaklığını hissettim kitapta. Cocuk kitabı tarzında olmasına rağmen kitap cok güzeldi:) okumanızı tavsiye ederim.





10 Ocak 2016 Pazar

Kızıl Yükseliş- Pierce Brown

Tanıtım:

Kitabın adı: Kızıl Yükseliş
Orjınal adı: Red Rising 
Yazarın adı: Pierre Brown
Orjinal dili: İngilizce
Yayınevi: Pegasus
Seri adı: Kızıl İsyan
Seri sırası: 1
Baskısı: Ciltli
Fiyatlar: Ciltlisi: 39.50₺
               Karton kapak:29.50₺
Toplam kitap: 3
Sayfa: 445
Baskı: 1. Baskı, Nisan 2015
Alınan tarih: 16 Temmuz 2015
Puanım: 3.8/5

Arka kapak: 
Ben dünyaları ateşe verecek kıvılcımım.
Ben zincirleri kıracak çekicim.
Ben halkımın ve esaret içinde yaşayan herkesin umuduyum.
Çünkü biliyorum ki insan kendini köleleştiren adaletsizlikle özgürleşemez.

Gelecekte, renk kodlarına göre sınıflara ayrılmış Toplum'un en alt sınıfını Kızıllar oluşturmaktadır. Diğer bütün kızıllar gibi Darrow'da, Mars'ı yeni nesiller için yaşanılır bir gezegen haline getirdikleri inancıyla günlerini madenlerde çalışarak geçirmektedir. Üstelik bunu severek ve isteyerek yapmakta, kanı ve teriyle çocuklarına daha iyi bir dünua bırakacağına inanmaktadır.

Anca Kızıllar kandırılmıştır. Darrow, halkının yozlaşmış yönetici sınıfın kölesinfen başka bir şey olmadığını keşfettiğinde adalet özlemi ve kaybettiği aşkonın anısıyla hırslanır. İnsanlığın yeni nesil Altın hükümdarlarının güç icin mücadele ettiği efsanevi Enstitü'ye sızmak icin her şeyden vazgeçer. Hayatı ve medeniyetin geleceği pahasına en başarılı ve en vahşi Altınlarla rekabet etmek zorunda kalacak olan Darrow'un düşmanlarını yenmek için artık yapamayacağı şey yoktur.. Bu, onlardan birine dönüşmek anlamına gelse bile...


Yorumum:

Sürekli okumayı ertelediğim bir kitaptı. İkinci kitabını da alınca artık okuma kararı aldım ve iyiki okumuşum. Kitabı beğendim. Öncelikle kitabın ilk 50 60 sayfası cidden cok durağan. Ki olayları falan anlamaya cabalarken biraz zorlandım. Kitabın başlarında da yer yer sıkıldım. Bu kısa sürdü merak etmeyin. Olayları anlamaya kişileri tanımaya başlayınca herşey değişti. Ben acıkcası kitaba başlarken cidden daha farklı bekliyordum ama bazı bölümleri okurken "evet yazar bazı kitaplardan ciddi anlamda esinlenmiş" dedim. En azından kafasına tasarladığı durumu güzelce yazmış ve başka esinlenilecek kitap daha ortaya koymuş. Kitap şahane diyeceğim kadar iyi miydi bilmiyorum ama yer yer woww dedim evet:)

Kahramanımız Darrow bir Kızıl. Toplum sınıflara ayrılmıs durumda ve Altınlar en üst sınıf. Darrow'un eşi yaptıkları bi kacamaktan dolayı öldürülüyor ve bu onun gözlerini iyice acıyor. Ben Eo'nın ölümünü okurken üzüldüm. Beklemiyordum nedense. ( bunu spoiler saymıyorum çünkü tanıtım yazısında bahsediliyor) Darrow, bu duruma dur demek icin her şeyi göze alıyor ve Altınların arasına karısıyor. Olaylar da burada iyice tavan yapıyor.
Kitapta zorlandığım bir diğer olay da Hane'ler. Haneleri okurken biraz kafam karıstı. Ama zamanla onlara da alıştım. Bakalım ikinci kitapta neler olacak..




7 Ocak 2016 Perşembe

Katilin Gözyaşları- Anne Laure Bondoux

Tanıtım:

Kitabın adı: Katilin Gözyaşları
Orjinal adı: Les Larmes de I'assassin
Yazarın adı: Anne-Laure Bondoux
Yayınevi: On8
Orijinal dil: Fransızca
Sayfa sayısı: 167
Basım tarihi: Eylül 2012
Aldığım tarih: 17 Aralık 2015
Fiyat: 15₺
Puanım: 10/10

Arka kapak:

Angel kapüşonunun altında boncuk boncuk terliyordu. Bu tehlike hissi onu boğuyordu. Eskiden olsa, takip edildiğini anladığı anda çeker giderdi. Postu deldirmemeye çalışan bir hayvan gibi, düşünmeden davranırdı. Özünde, hepsi bir tür oyundu aslında. Hırsız, Polis... Hızlı koşan kazanırdı. Hem yakalanıp gapse atılsa, ne değişirdi ki? Ama bu kez, hiçbir şey oyun değildi.

Tüm Şili bir azılı katili arıyor. O ise, artık durmak, sığınmak, geçmişin hayaletleri dışında kimse tarafından rahatsız edilmemek arzusuyla kaçıyor. Ne var ki kaderi onu, küçük bir çocuk kılığında, Şili'nin en güney ucunda bekliyor. Ödüllü yazar Anne- Laure Bondoux, zor bir sevgiye Güney Amerika'nın hüznüyle hayat veriyor: Bir katil gerçekten sevebilir mi?


Yorumum: Evet, söze nerden başlamalı inanın bilmiyorum. Kitap Muhteşemdi!!

Ağlamak istiyorum yaaa ağlamak istiyorum. Kitap çok güzeldi. Neresinden başlasam,hangi yorumu yazsam bilemiyorum. Ahhh...

Angel, acımasız bir katil. Gözünü kırpmadan önüne çıkan herkesi öldüren bir azılı suçlu. Polislerden kaçıyor ve Şili'de, tabiri caizse İn Cin top oynam ve kimsenin çevresinde yaşamadığı bir eve gidiyor. Ev sahibi karı kocayı gözünü kırpmadan öldürüyor!!
Evin çocuğu Paolp'yu görüyor ve onu öldüremiyor. Hatta o an ona karşı bir sevgi besliyor. Çünkü daha önce hiçbir çocuğu öldürmedi o.

Peki, bir katil, nasıl bir çocuğun gözlerine bakarak değişir? Nasıl onu koruma içgüdüsüyle dolar? Onu nasıl olurda canından çok sever? Peki o küçük cocuk onu nasıl bu kadar değiştirir? 

Luis, zengin bir ailenin oğlu. Kendine macera arıyor ve yola cıkıyor. Bu ıssız yere geliyor. Hayatı onlarla beraber değişiyor.

İçim acıyor. Suan kelimeleri toparlayamıyorum. Bir katil neden katil olur? Bence sevgisizlikten. Merhametsizlikten.. Ona hiçbir zaman bakmamış olan o küçük masum gözlerin yoksunluğundan..

Sanırım ilk defa bir katil için üzülüyorum. Bu kitabı okuyun derim gercekten okuyun!!









6 Ocak 2016 Çarşamba

Kıyamete Bir Milyar Yıl- Arkadi ve Boris Strugatski

Tanıtım:

Kitabın adı: Kıyamete Bir Milyar Yıl
Orjinal adı: Za milliard let do kontsa sveta
Yazarın adı: Arkadi ve Boris Strugatski
Yayınevi: İthaki
Sayfa: 149
Baskı: 1. Baskı, Ekim 2015
Aldığım tarih: 18 Kasım 2015
Seri adı: Bilimkurgu Klasikleri
Orjinal dili: Rusça
Puanım: 6/10

Arka Kapak:

Fantastik olaylar, fantastik olmayan varsayımlarla nasıl açıklarsın?

Bir astrofizikçi olan Dimitri Malyanov, kendisine Nobel Ödülü'nü kazandıracağına inandığı projesi üzerine yoğunlaşmak için ailesini Odesa'ya, eşinin annesinin evine gönderir.

Ancak bir sorun vardır; yalnız kalmasına rağmen sürekli rahastsız edilir. Önce içi votka ve havyar dolu bir kutu, ardından mini  etekli bir kadın kapısında belirirverir. Bu ziyaretler, biliminsanı arkadaşlarının da geçerlen uğramasıyla sonu gelmez bir hsl alır. Hepsi de cok büyük bir keşfin eşiğinde olduklarını ama aniden dikkatlerinin dağıldığını iddia etmektedirler. 

Acaba karanlık bir güç, bilimsel gelişmeleri engellemek mi istemektedir? Yoksa tüm bunların daha doğal bir açıklaması mı vardır?

Kıtamete Bir Milyar Yıl, edebiyatın "Sorun sende değil, kainatta" deme biçimi.


Kısa Bir Not:

Evet, öncelikle İthaki Yayınları'nın 2015 yılında yaptığı en harika şey, "Bilimkurgu Klasikleri" adı altında bu şahane kitapları satışa sunması. Maymunlar Gezegeni kitabına bayılmıştım. Yorumu bloga bulabilirsiniz. Çocukluğun Sonu adlı kitabı da yakın zamanda elime alacağıma göre bende Kıyamete Bir Milyar Yıl kitabını bitirip sırayı ona vermeye karar verdim. 
Öncelikle kitapta az karaktee olmasına rağmen, aynı kişiler farklı isimlerle hitap edilerek yazılmış. Bu durum beni bira zorladı. Fakat bu yazıma alışınca insan belli bir zaman sonra kimden bahsedildiğini de anlıyor. İsimler şu şekilde. Resmetmek istedim.


Evet yorumuma geçmek istiyorum:) Herkese keyifli okumalar dilerim..

Yorumum:
İlk 30 sayfayı sevemedim ve okurken sıkıldım. Fakat karakter tanıtımları ve ufakta olsa karakter tahlilleri hosuma gitti. Evet kitabı bitirdikten sonra bir süre duvara bakakaldım. Bu kitaptan anlamam gereken neydi? Almam gereken ders neydi? Yorum yazacağım cümleleri toparlayamıyorum. Kitabı sevdim ama aynı zamanda kitaptan nefret ettim.
Bir grup bilimadamı var( fizikci, biyolog vs)  her birinin uğraştığı bir projesi var ve bunlar için ciddi anlamda cok cabalıyorlar. Fakat baslarına gelen bazı ilginç olaylardan sonra hepsinin projeleri, çalışmaları sabote ediliyor. Kitap, yazıldığı dönemde sansürler yemiş. Bazı yerlerdeki küfürlü dülden sanırım. Yazıldığı eski dönemleri düşünürsek bu gayet normal geldi bana. Kitapla ilgili düşüncelerim belirsiz. Kitapta tanıtımı haricinde cok farklı bir olay bulamadım malesef. Başkaları da okusa ve yorumlasa cok merak ediyorum başkaları neler düşünüyor kitap hakkında:)

Biraz da Spoiler!!
Kitap ilk sayfalarda durağanca ilerlerken ve kapısındaki esrarengiz kadın belirdikten sonraki süre zarfında kapısında beliren Kriminal Büro Dedektifi bilimadamımızı bir hayli şaşırttı. Bu satırları okurken bende şaşırdım ve hatta durumu komik buldum:) Malyanov'un integral hesaplamalarını gören dedektif, bu grafiğin bölgedeki suç oranının yükselişini gösterdiğini iddia ediyor. Kitap benim için işte tam olarak 37. Sayfasa bu şekilde başlıyor. Fakat bu konunun üzerine cok iyi bir kurgu olur diye düşünmüştüm ama bu anlatılan, kahramanımızın başına gelen talihsiz bir olaydı. Hani şu onların önüne çıkan ve projelerini bozan engellerden biriydi.

Bakalım diğer kitaplarda neler okuyacağım. İyi günler.






 

4 Ocak 2016 Pazartesi

Sessizlik Yemini- Linda Castillo

Tanıtım:

Kitabın adı: Sessizlik Yemini
Orjinal adı: Sworn to Silence
Yazarın adı: Linda Castillo
Yayınevi: Pegasus
Orjinal dili: İngilizce
Cilt tipi: Karton Kapak
Baskı: 1. Baskı, Eylül 2015
Puanım: 7.5/10

Arka kapak: 

Bazı sırlar açıklanamayacak kadar korkunçtur, bazı cinayetlerde çözülemeyecek kadar karmaşık...

Ohio'da bir kırsal bölge kasabası olan Painters Mill, bir seri katilin vahşi saldırısıyla karşı karşıyadır. Katilin imza olarak kurbanlarının karınlarına kazıdığı Roma rakamlarına bölgede on altı yıl önce işlenen dört faili meçhul cinayette de rastlanmıştır. Kasabanın yeni polis şefi Kate Burkholder bu imzayı çok iyi tanımaktadır. Fakat katil gerçekten o mudur? " Mezbaha Katili" geri mi dönmüştür? Kate, katil tekrar harekete geçmeden önce onu bulmak zorundadır. Ancak vakayla ilgilenmek üzere yeni bir dedektif atandığında Kate hem ailesini hem de kendi hayatını mahfedebilecek karanlık bir sırrı açıklamak zorunda kalacaktır.


Yorumum:

Kitap, cinayete kurban giden kızın son anlarını anlatarak başlıyor. Onun ağzından anlatılıyor bu durum ve sonrasında da polis memuru T.J tarafından karlar içinde ölü bulunuyor.
Kızın son anlarını okurken içim ürperdi gerçekten. Kendimi onun yerine koydum ve bunu yaşayan insanlar malesef ki var. Bunu düşünmek bile çok korkutuyor insanı.
Cinayetin işlendiği bu kücük kasaba Amiş topluluğunun fazlaca olduğu bir bölge. Bu topluluk telefon, araba.. gibi yeni nesil şeyleri kullanmayı sevmeyen bir toplum. İlkel yaşıyorlar yani anlayacağınız.
Kate, aile sırları olan ve yıllar önce bu tür cinayetleri duymuş birisi. Amiş toplumundan olan ailesinden gün geçtikce kopmuş ama o topluma hala uzak birisi de değil.
Geçmişinin korkunç sayfalarını da bu cinayetle beraber aralamak zorunda kalıyor Kate. 
Durum çıkılmaz bir halırken görev için başka bir dedektif daha atanıyor bölgeye. Sonrasında da bir sürü aynı şekilde öldürülen kadınlar bulunuyor. Katili bulma yolundaki ilerleyişi yazar güzel şekilde işlemiş.
Kitabın eksilerine gelmek istiyorum. Evet, kitabı çok sevdim fakat bazı detayların biraz daha olmasını beklerdim. Katilin bulunma kısmı olan bölüm biraz daha uzun olabilirdi. İlk başlarda cinayet şekilleri beni her ne kadar korkutsa da ilerleyen bölümler yerini merak duygusuna bıraktı..
Polisiye severler okuyabilirler. Ben kitabı sevdim. Tavsiye edebilirim:)


SPOİLER!!

Evet aslında bunu yazmayı pek tercih etmiyorum ama bazı kitaplar bunu hakediyor. 
Bulunan cesetler sonrasında yaşananları okuyoruz kitapta. Manyak bir seri katil var ve kızlara önce tecavüz edip ardından da türlü işkenceler yapıyor. Bağırsaklarını falan deşiyor. İçlerine birleyler sokuyor. Kızlar malesef 20li yaşlarındalar ve bunu düşünmek hele ki son yıllarda ülkemizde de gördüğümüz tecavüz kurbanı ölümlerden sonra bunları okumak beni çok üzdü. 
Ayrıca Şef olan Kate, yıllar önce böyle bir tecavüze uğramış. Tecavüzcüsünü de babasının tüfeğiyle öldürmüş. O zamanlarda bu ortaya çıkmamış. Şimdi de çıkmamış. Buralar bana biraz eksik geldi! 
Amiş toplumuyla ilgili başka kitaplarda ve filmlerde de sıkça karşılaşmıstım. Az cok onlara aşinayım. Bence tamamen gereksiz bir toplum. Yani hangi çağda yaşıyoruz inanılır gibi değil. Telefonsuz, arabasız hayat mı gecer. Ayrıca yazılanları okudukca o kadar geri kafalı geldiler ki bana bu çok rahatsız edici. Mesela kızları tecavüze uğruyor ve kendini savunmak için adamı 14 yasında bir kızken öldürüyor diye günahkar oluyor. Yani tamam elbette günahtır ama sonuçta adam onu öldürebilir, ayrıca ona tecavüz ediyor. Buna hangi ailembu gözle bakar ki bilemiyorum? Biz olsak namusunu temizledi falan deriz heralde.
Atanan dedektifle ilgili daha fazla bilgi okumak istedim. Onun geçmişiyle ilgili cok fazla bilgi yoktu sanki üstünkörü geçişmişti. Ben bu tüe detayları severim. Bunları bulamadım. Bu tür bilgiler elbette vardı ama bana yeterli gelmedi:) 
Son olarak, kitabı sevdim ve okumaktan keyif aldım. Yazarın ilk kitabı sanırım ve bence gayet başarılıydı. Devamını bekliyorum:)

Son olarak kar, yerini yağmura bırakınca bu anı ölümsüzleştirmek istedim:)









1 Ocak 2016 Cuma

Demir Kız- Julie Kagawa

Tanıtım:

Kitabın adı: Demir Kraliçe
Orjinal adı: The İron Quenn
Yazarı: Julie Kagawa
Yayınevi: Pegasus
Seri sırası: 3
Seri adı: Demir Periler
Sayfa: 409
Puanım: 6/10

Arka kapak: Aşklarından vazgeçmeyerek Olurolmaz'dan sürülen Ash ve Meghan, fani dünyada nasıl var olacaklarını düşünürken Demir Divan'da hak iddia eden bir sahte kral, Yaz ve Kış Divanlarını yok etmeye karar vermiştir. Onu engelleyebilecek tek kişi hem Yaz hem Demir büyüsüne sahip olduğu halde ikisinden biribi kullandığında güçsüz düşüp hastalanan Meghan'dır. 

Demir zehri Olurolmaz'ı hızla yutarken peri ve insan melezi Meghan, hem eski yoldaşlarından yardım alacak hem de sahte krala karşı durmaya çalışan direnişçi Demir perilerle işbirliği yapacaktır. Tehlikenin kol gezdiği Demir Diyar'da çaresizlik, kayıp ve büyük fedakarlıklarla dolu bir mücadele onları beklemektedir.

- Bittiğini sanmıştım. Perilerle geçirdiğim günlerin, vermem gereken zorlu kararların, sevdiklerim için yapmam gereken fedakarlıkların sona erdiğini düşünmüştüm.
- Bir fırtına yaklaşıyor ve kimsenin sağ çıkamayacağı kadar büyük bir çatışma beni çağırıyor.
- Bu sefer geri dönüşü olmayacak.


Yorumum:
Serinin 3. Kitabı da bitti. Çevrilen son kitap kaldı Demir Şövalye. Onu da Şubat ayı sonuna kadar bir aksilik olmazsa okumayı ve seriyi, yeni kitap cıkana kadar bitirmeyi planlıyorum.

Öncelikle, sahte Demir Kral için yapılan mücadeleyi ve savaşı okuyoruz bu kitapta. Meghan Demir Kral Machina'i öldürünce tüm demir güçleri ona geçiyor ve bu durumda da sahte kral o güçlere ulaşmak için Meghan'ı bulmak ve öldürmek için çabalıyor. Ash ve Puck sayesinde ve başka karakterlerinde olaya karışmasıyla kitap hareketleniyor. Bu olayların akış hızı yer yer beni okurken sıktı. Yer yer de cidden cok heyecanlandım.

Bu seriyi almak isteyenler, bilemiyorum mitolojik olaylara ilginiz varsa alın fakat.. Benim görüşümce bu serinin cidden şahane bir kurgusu var ama yazar yer yer durumu hayli sıkıcı şekilde yazmış ve kitaplardan kopmalara neden oluyor bu durum. Ayrıca 400 sayfalık bir kitap okuyosunuz sonucta ortam savas ortamı falan ama böyle bi ne bileyim yürek hoplaması ayağa kalkıp deli gibi odamda dönme gibi olayları bana yaşatmıyor. Ben kitaplarımı okurken cidden kendimden geçiyorum ve ayrı dünyalara dalıyorum. Malesef bu seri beni öyle bir dünyaya 3. Kitapta da sokamadı. Seriyi sevdim evet ama bi sene sonra kitapları elime alınca kitaplar hakkında çok olumlu düşüncelere sahip olur muyum orası muamma?!