7 Nisan 2016 Perşembe

Benimle Asla Tanışamayacaksın- Leah Thomas

Tanıtım


Kitabın adı: Benimle Asla Tanışamayacaksın
Orjinal adı: Because You'll Never Meet Me
Yazarın adı: Leah Thomas
Yayınevi: Novella Dinamik
Baskı: 1. Baskı Ocak 2016
Alınan tarih: 07 Mart 2016
Sayfa: 400
Fiyatı: 24₺
Cilt tipi: Ciltli
Puanım: 8/10


Arka kapak:

Ollie ve Moritz...

Onlar bizden çok farklılar.
Hayal bile edemeyeceğiniz özellikleri olan bu iki yakın arkadaşın buluşması imkânsız. Çünkü Ollie’nin elektriğe olan alerjisi hayatını tehdit ediyor, Moritz’in zayıf kalbi de bir pil sayesinde atıyor. Bir araya gelmeleriyse ikisinden birinin ölümüne neden olacak.
 
En karanlık zamanlarında birbirlerine yazdıkları mektuplarla hayatı, hissetmeyi ve sevmeyi öğrenen Ollie ve Moritz için
tüm dengeler ortak geçmişlerinin açığa çıkmasıyla değişiyor.Acaba arkadaşlıkları bu değişimi kaldırabilecek
kadar güçlü mü?
 
“Mektuplar iki arkadaşın en karanlık korkuları, deneyimleri ve gelecek kaygıları arasında gidip gelirken, kusursuz bir tempoya dönüşüyor.”
BCCB
 
“Komik ve gitgide duygusallığı artan mektuplar sayesinde heyecanlı bir bekleyiş yaratan bu kitap, zayıflığı arkadaşlıkla güce dönüştüren esprili ve olağandışı bir kitap.”
Kirkus Reviews
 
“Ollie ve Moritz, merak uyandıran, esprili ve unutulmaz karakterler... Yazarın samimi ve duygusal bir dille kaleme aldığı bu kitap, yeni favoriniz olacak.”
School Library Journal
 
“İkili, hayattan dışlanmış ve sıra dışı olabilir ama sorunları ve kalp kırıklıkları nedeniyle oluşan bağları, cana yakın, merak uyandıran bir öykü sunuyor.”
Publishers Weekly
 
Bu yarı-bilimkurgu roman şaşırtıcı sahneler içeriyor. Karakterlerin gelişimlerini okurken, kendinizi o dünyaya çekiliyormuş gibi hissedeceksiniz.”
VOYA
 
“Bu romanı etkileyici ve sayfaları hızla çevrilebilir kılan, Ollie ile Moritz’in unutulmaz anlatımları.”
Horn Book Magazine
 
2016 William C. Morris Ödülü Finalisti




Yorumum:

Selamlar herkese, öncelikle bu zamana kadar okuduğum en farklı konulu kitaplardan birisi de Benimle Asla Tanışamayacaksın oldu. Yani olay çok orjinal! Kesinlikle öyle..

Ollie, elektrik alerjisi olan bir çocuk. Öyle böyle değil ama. Elektrik onun ölümüne neden olabilir. Düşünsenize; ışık, telefon, televizyon, sinemadaki projektör.. Aklınıza ne geliyorsa.. Ollie, annesiyle beraber birlikte tüm bu "elektrik" olaylarından uzak bir yerde yaşıyorlar. Annesi, bir arkadaşı olmasını istiyor ve mektup arkadaşı edinmesini söyleyip onun gibi hasta bir başka arkadaşla tanışmasına vesile oluyor.

Moritz, kalbinde pille yaşayan birisi ve bu piller elektrik canavarı değil mi? Oliver ile asla tanışamayacaklar mı yani? Ayrıca Moritz fazla asık suratlı bence. Fakat, herkesin sırları vardır değil mi?! 

Oliver, yaşayamadığı, tadamadığı çoğu duyguya ve göremediği şeylere rağmen daha neşeli ve heyecanlı..

Bizim için basit olan şeyler onun için bir hayal, çizgi film nasıl birşey? Merakı ne kadar da tuhaf değil mi? Aslında bizim için çok basit ama onun için artık bir ütopya gibi..

Ben iki karaktere de okurken çok üzüldüm. Aralarındaki atışmaları okumak çok farklı hissettirdi. Ollie'nin yapıcı tutumu, Moritz'in külhanbeyi tavırları.. Zıt kutupların birbirlerini çekmesi gibiydi.

Moritz; hastalığını ve engellerini, etrafında sorunlu bir tip olarak kendini göstererek farkındalık yaratmaya çalışıyor. Sert çocuk tavırlarının altında aslında özgüven eksikliği mi var? Ben öyle düşündüm bilemiyorum. 16 yaşındaki Moritz, 14 yaşındaki Ollie.. Tam o geçiş dönemi yaşları.. Hayatlarındaki farkındalık dönemleri...

Kitap, bu iki karakterin mektuplaşmalarımdan oluşuyor. Okurken gerçekten kendimi sık sık birşeyleri sorgularken buldum. Aslında elimizde bize sunulan güzelliklern farkında değiliz dimi? Ama ne derler, kaybedilince değerini anlarsın! Sanırım bizimki de o hesap..

Zamanla aralarındaki bağ güçleniyor. Bu güçlenmeyi okumak bana her an gerçekleşecek bir kopma olacağını düşündürüp durdu. Yaşadıkları olaylar ikisi icin de zordu ama en zor hangisi için zordu? İşte orda emin değilim!

Kendi hayatlarını nasıl bu kadar değiştirebilir iki insan, iki mektup arkadaşı.. Nasıl odak noktası olurlar?

Çocukların arasındaki diyalog, iki hasta karakterin dışarıya nasıl göründükleriyle aslında nasıl bundan daha faklı oldukları arasındaki uçurumu bize gösteriyor.

Bir çocuk neden şiddete eğilim gösterir? Mesela evde böyle mi görüyor. Hani derler ya, evde şiddet gören çocuklar da ileride şiddete yatkındırlar.. Peki ya bu sefer durum böyle değilse! Ya bu sefer sadece "hey!! Bende buradayım. Tamam hastayım. Ama bana ucube gibi bakma şansını vermiyor bu durum size?!" deme fırsatıysa şiddet..

Kitapta abartılı bulduğum bir olay da Moritz'in görme yeteneği. Moritz gözleri olmadan doğmuş. Yani direk olarak gözleri yok. Çok ilginç bir durum bu ama yok.. Fakat Moritz, sesleri görüntüye çevirme yeteneğine sahip. O tür birşey yani. Bana bu biraz abartı geldi açıkçası. Yani böyle insanlar ne oranda vardır bilmiyorum ama düşündüğümda imkansız denecek kadar uzak geldi bana.

Ayrıca Liz'den nefret ettim. Kız resmen insanı kanser eder. Bencilin teki bence.

Kitabın sonu beni tatmin etmedi nedense.  Daha havalı olabilirdi bence. Ama sonuç olarak düşünüyorum da, ne yazılabilirdi ki? Nasıl bir son olabilirdi? En iyisi buydu sanırım.. En azından benim aklıma uçuk kaçık bir son gelmedi.. Tamam bu demektir ki sonunu sevmeliyim değil mi:)

Herkese keyifli okumalar dilerim. Kitabı okumanızı tavsiye ederim. Farklı bir deneyim olacak sizin için..




2 yorum:

  1. Evet,kitabın sonuna doğru yaklaşıyorum ve Liz'den NEFRET ediyorum!

    YanıtlaSil